il Müftüleri İstişare Toplantısı’ Edirne’de başladı 13 01 2015 islamafobi endüstirisi kitabı DiB Tarafından tercüme edilmiştir
‘İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ Edirne’de başladı…
‘30. İl Müftüleri İstişare Toplantısı’ Edirne’de başladı. Üç gün
sürecek toplantının açılış programına Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Balkan ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları, Diyanet İşleri
Başkanlığının üst düzey yöneticileriyle 81 İl Müftüsü katıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığının son altı ay içerisinde gerçekleştirdiği
faaliyetlerin anlatıldığı sinevizyon gösteriminin ardından konuşan
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, son zamanlarda Türkiye’de, İslam
coğrafyasında ve dünyada yaşanan gelişmelere değinerek, İslam dünyasında
ve insanlık aleminde herkese üzüntü veren hadiselerin yaşanmaya devam
ettiğini hatırlattı.
Geçtiğimiz hafta Paris’te meydana gelen saldırıya ilişkin de konuşan
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, önemli bir ayrıntıya dikkat çekti.
Dünyada yaşanan tüm ölümlere, katliamlara aynı tepkinin verilmesi
gerektiğini vurgulayarak, “Vahşete dayalı ölümlerin, Şam’da Bağdat’ta
olmasıyla Paris’te olmasının farkı yoktur. Son 10 yılda İslam
coğrafyasında acılarla kıvranan 12 milyon insan katledildi, yok edildi.
Geçen hafta Paris’te yine hiçbir şekilde hiçbir müminin, hiçbir aklı
selimin kabul etmeyeceği 12 insan hunharca katledildi. Ama 12 milyon
insanın katledildiğine ses çıkarmayan insanlığın sadece 12 kişiye
düzenlenen bir cinayet sebebiyle ayağa kalkmasını ibretle izledik” dedi.
Son yıllarda İslamofobinin artışına dikkat çeken Başkan Görmez’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;
“Vahşete dayalı ölümlerin, Şam’da Bağdat’ta olmasıyla Paris’te olmasının farkı yoktur…”
Son yıllarda İslamafobi bütün dünyada artış gösterdi. İslam'a göre her
can değerlidir. Masum bir insanın yok edilmesi tüm insanlığın yok
edilmesiyle eşdeğerdir. Bir insanın ölümü, insanlığın ölümüdür. Kuran’ın
ifadesiyle ölümler arasında ayrım yapmak insanlığa yakışmaz, katliamlar
arasında ayrım yapmak insanoğlunun karı değildir. Şiddet ve terörün
seküler temellere dayanmasıyla, sözde dini temellere dayanması arasında
fark gözetmek doğru değildir. Vahşete dayalı ölümlerin, Şam’da Bağdat’ta
olmasıyla Paris’te olmasının farkı yoktur. Dehşetle katliamın Karaçi’de
Yemen’de meydana gelmesiyle Berlin’de, Londra’da, Washington’da meydana
gelmesinin bir farkı yoktur.
“İslam coğrafyasında 12 milyon insanın katledildiğine ses
çıkarmayan insanlık, 12 kişiye düzenlenen bir cinayet sebebiyle ayağa
kalktı…”
Eğer dünya bu ölümlerin hepsine, katliamların tamamına bir mezhep,
coğrafya ayrım yapmaksızın aynı tepkiyi vermiyorsa işte o zaman insanlık
tümüyle ölüme mahkumdur. Son günlerde bunu acı acı yaşıyoruz. İbretle
çağdaş dünyayı izliyoruz. Bir tarafta son 10 yılda İslam coğrafyasında
acılarla kıvranan 12 milyon insan katledildi, yok edildi. Geçen hafta
Paris’te yine hiçbir şekilde hiçbir müminin, hiçbir aklı selimin kabul
etmeyeceği 12 insan hunharca katledildi. Ama 12 milyon insanın
katledildiğine ses çıkarmayan insanlığın sadece 12 kişiye düzenlenen bir
cinayet sebebiyle ayağa kalkmasını ibretle izledik.
“Müslümanların kutsallarını aşağılayarak yapılan manevi işkenceler, cinnet haline birer davetiye niteliği taşımaktadır…”
İnsanlığın biran önce kendisine gelmesi gerekiyor. Dünya kamuoyunca
teröre, şiddete ve vahşete sadece öldürülenlerin kimliğine ve
coğrafyasına göre tepki oluşturuluyorsa bu ölümlere çare bulmak maalesef
mümkün değildir. Son hafta yaşanan tüm ölümlerden insanlığın vicdani
bir ders çıkarması gerekiyor. Bütün dünyanın üzerinde yaşanan acı ve
ıstırapların üzerine merhametle, hakkaniyetle, adaletle gitmeliyiz.
Ancak o zaman yaşanabilir bir dünya tesis edebiliriz. Sömürgeler,
işgaller, saldırılar karşısında maddi işkencelerle, büyük travmalar
yaşayan Müslümanların kutsallarını aşağılayarak yapılan manevi
işkenceler cinnet haline birer davetiye niteliği taşımaktadır. Acılarla
kıvranan İslam coğrafyasında önce cinnet hallerini oluşturmak, sonra da
kutsallarını aşağılayarak cinnet davetiyesi çıkarmak, hiçbir insana,
çağdaş dünyaya yakışmaz.
“İslam dünyasının kutsallarının aşağılanmasının ifade özgürlüğü adı altında yapılıyor olması kabul edilemez…”
İslam dünyasının kutsallarını aşağılamak insana ve çağdaş dünyaya
yakışmaz. Bunların ifade özgürlüğü adı altında yapılıyor olması kabul
edilemez. Terörü ve vahşeti kınayan bir tavır içinde olmak, Müslüman’ın
en önemli vazifelerindendir. Bir kez daha tüm insanlığın vicdanına
seslenmek istiyorum, şiddet şiddetle ortadan kalkmaz, kan kanla
temizlenmez, dünyanın güvenliği inançlar üzerinde baskıyla sağlanamaz.
Güvenlik ve özgürlük asla birbirine alternatif şeyler değildir.
"İslamafobia, tüm dünyayı sararak, önce nefret ve düşmanlığa daha sonrada o düşmanlık şiddete dönüştü…"
“Yeryüzüne rahmet olarak gönderilen İslam’ın bir korku ve nefret olarak yerleşmesi en büyük sorundur…”
Müslümanlar için İslam’ın rahmet mesajını insanlığa yaymakla
mükellef diyanet camiası için üç insandan biri değil, bir tek insanın
kalbine, yaratıcının yeryüzüne rahmet olarak gönderdiği İslam’ın bir
korku ve nefret olarak yerleşmesinin en büyük sorun ve dert olması
gerekir. Bu nefret ve korkunun yüreklerden nasıl taşınabileceği konusuna
kafa yorulması gerekiyor.
“’Medeniyet götürüyoruz’ denilen hiçbir yere medeniyet götürülmedi…”
Yıllarca dünyadaki çeşitli coğrafyalara "medeniyet götüreceğiz"
denilerek hiçbir şey götürülmedi. Bugün Türkiye'nin Afrika'daki
Müslümanlarla ilişkileri gelişti. Sömürgelere maruz kalan bütün
Afrika'yı görüyoruz ve biliyoruz ancak medeniyet adına bu topraklara
hiçbir şeyin taşınmadığını görmenin hüznünü yaşıyoruz. Afrika'nın birçok
yerindeki insanlar karnını doyuracak ekmek bulamıyor ancak yeryüzünde
gelişmiş en büyük silahlar o insanların elinde olmaya devam ediyor. Biz
Somali'yi Türkiye olarak Sayın Başbakanın ilk ziyaretinde Türkiye'den
bir uçak dolusu insanlar olarak ziyaret ettik. Somali'de acı acı şunu
müşahede ettik. İnsanların sahip olduğu silahlar, araçlar, insanları
korumak için yani güvenliği sağlamak için kullanılsaydı hiç kimse ne aç
kalır, orada ne açlık olur ne sefalet olur. Üzülerek ifade edeyim,
medeniyet götürüyoruz denilen hiçbir yere medeniyet götürülmedi.
“’Demokrasi götürüyoruz’ denilen her yere, sadece zulüm, şiddet ve vahşet taşındı…”
Arkasından demokrasi götürüyoruz denilen her yere sadece zulüm, sadece
şiddet, sadece vahşet taşındı. Bunlar, yok sayılarak, bu sebepler yok
sayılarak, bütün bunların neticelerini ve bu neticelerde yaşanan şiddeti
Müslümanlara mal etmek İslam'a yapılabilecek en büyük haksızlık olur.
Başkan Görmez, Papa'nın Türkiye ziyaretini hatırlatarak, görüşmede bazı
konuların ele alındığını, özellikle diyalog kelimesinin görüşmelerde de
ifade edildiğini belirtti. Diyalog kelimesinin kirlenen bir kelime
olduğunu ifade eden Başkan Görmez, şöyle devam etti;
“Tevhid ile teslis arasında diyalog olmaz…”
Yeni bir iletişim biçimi geliştirilmek isteniyorsa, bu kilisenin
kendisinin ilan ettiği dinler arası diyalog başlığı altında olmaz,
olamaz dedim. Çünkü Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında, Müslümanlarla
Yahudiler arasında, Müslümanlarla herhangi bir din mensupları arasında
hakka ve adalete dayalı olarak insani ve sosyal her türlü ilişki olur.
Ancak tevhid ve teslis arasında diyalog olmaz. Bunu toplumlar,
topluluklar birbirlerini kandırmasınlar diye söylüyorum ancak hakka ve
adalete dayalı yeni ilişkilerin kriterleri konuşulabilir.
“'Kudüs Kriterleri' başlığı altında birlikte yaşama ahlakının kriterleri oluşturulmalı…”
Benim önerim şu oldu, Kudüs bugün üzülerek belirteyim bir çatışmanın
merkezi olarak dile geliyor. Kudüs her üç dinin de mukaddes kabul ettiği
bir mekandır. Öyleyse 'Kudüs kriterleri' başlığı altında birlikte
yaşama ahlakının kriterlerini konuşalım. Birlikte yaşama hukukunun
kriterlerini konuşalım. İnanın son 40 yılda 1960'lı yıllardan bugüne
kadar 'dinler arası diyalog' başlığı altında yapılan hiçbir toplantı
insanlığa hiçbir şey katmamıştır.
"Diyalog merkezlerinde, dinlerin ortak yönlerinin bir araya getirilmesiyle adeta melez bir din üretilme çabalarına şahit olduk…"
Dinler arasında diyalog olmaz. Hele hele bazı yerlerde diyalog
merkezleri kuruldu. Bu merkezlerde dinlerin ortak yönleri bir araya
getirilmek suretiyle adeta melez bir din üretilme çabalarına da şahit
olduk. Bu hiçbir Müslümanın kabul edebileceği bir şey değildir. Eğer
kendi inancına saygı duyuyorsa herhangi bir Hıristiyan'ın da kabul
edebileceği bir şey değildir. Tekrar ediyorum, tevhid ile teslis
arasında diyalog olmaz. Ama Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında
Müslümanlarla gayrimüslümler arasında hakka ve adalete dayalı birlikte
yaşamanın ahlakı, birlikte yaşamanın hukuku ve bunun kriterleri olur.
Bunu da dünyaya armağan eden dinin mensuplarıyız biz.
Başkan Görmez, Balkanlardan toplantıya katılan din adamları
aracılığıyla Balkanlar’da yaşayanlara selam yollayarak, “Bulgaristan’da,
Makedonya’da, Arnavutluk’ta, Karadağ’da, Kosova’da, Bosna’da ve bütün
Balkan ülkelerinde bulunan Müslüman kardeşlerimize topluca en kalbi,
selamlarımızı yolluyoruz. O demir perdelerle kapandıkları zamanlarda,
komünizmin yaşandığı zamanlarda zaman zaman, gizli gizli sınıra gelip
Selimiye’nin minarelerini seyreden o bütün büyüklerimize yüce rabbimden
rahmet diliyorum.” dedi.
Toplantı, Balkan ülkelerinden gelen Diyanet İşleri Başkanlarının
teşekkür konuşmalarının ardından çalıştaylarla devam etti. İl Müftüleri
Toplantısı, 15 Ocak Perşembe günü sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona
erecek.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder