Davutoğlu'ndan dünyaya adalet çağrısı
Başbakan Ahmet Davutoğlu
Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'na katıldı. WEF kongre
merkezinde yapılan Davos özel oturumunda bir konuşma yapan Davutoğlu,
"G20'nin 2018 yılı sonuna kadar yıllık gelir oranının, yüzde 2,8
civarında artırılmasını hedefliyoruz. Eğer bu başarılacak olursa küresel
ekonomiye 2 trilyon dolardan büyük bir katkı sağlanacak." dedi.
"Ben, tüm G20 liderlerine çağrıda bulunuyorum, hepimiz harekete
geçmeliyiz, hepimiz ekonomi bakanlarıymışız gibi, sadece ülkelerimizin
liderleri değil insanlığın ekonomi bakanlarıymışız gibi davranmalarını
istiyorum" diyen Davutoğlu, "Onlara, ekonominin, ticaretin bakanları,
insanlığın iklim bakanlarıymışız gibi davranma çağrısında bulunuyorum.
Eğer böylesine bir sorumululuk anlayışına sahip olabilirsek yeni bir
dönem başlatabilir ve bir paradigma değişmesini başarabiliriz." şeklinde
konuştu.
Başbakan Davutoğlu, "Türkiye'nin ayrımcılık yapmayan
prensiplere sahip olan çabalarıyla hangi krizleri çözmek için ne
yardımlarda bulunduğunu listeleyebilirim. Hepimiz uluslararası sistemde
ortak değerlerimiz çerçevesinde sığınmacılar gibi insanlık trajedilerini
çözmek için beraber çalışmalıyız. Kim tarafından yapıldığı önemsiz
teröristler ya da başka kaynaklar olsun bunlara karşı birlikte
çalışmalıyız" ifadelerini kullandı.
Logotek Dünyasına Hoş Geldİnİz"Markanız Korumamız Altında" Türkiye'de ilk
Başbakan Davutoğlu'ndan dünyaya adalet çağrısı
Başbakan Davutoğlu, G20 liderlerine çağrıda bulunarak "Hepimiz insanlık trajedilerini çözmek için birlikte çalışmalıyız" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dünya Ekonomik Forumu'nun 45. Davos Yıllık
Toplantıları'nda "Türkiye'nin G-20 Vizyonu" başlıklı özel oturumda
konuşma yaptı.
Saygın bir dinleyici kitlesine hitap etmekten
memnuniyet duyduğunu belirten Davutoğlu, Dünya Ekonomi Forumu'nun her
zaman ekonomik konuların tartışıldığı doğru bir platform olduğunu
söyledi. Foruma sadece Türkiye'nin Başbakanı olarak değil aynı zamanda
Türkiye'nin G20 Zirvesi Dönem Başkanlığı için katıldığını ifade eden
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Aslında son 25 yılda, Soğuk
Savaş'ın bitmesiyle 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından
jeopolitik değişim, 11 Eylül'den sonra güvenlik paradigması, 2008'de
küresel kriz, Arap Baharı ve Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey
Afrika'daki siyasi krizlerle karşılaştık. Geçtiğimiz yıllarda Sovyetler
Birliği'nin yıkılmasından sonra küresel birçok travmayla karşılaştık. 11
Eylül'den sonra bir güvenlik kriziyle 2008 yılında küresel bir ekonomik
krizle Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da Arap Baharı ile bir politik krizle
karşılaştık. Tüm bu krizler de karakterleri farklı olmasına rağmen hepsi
entegre ve günlük hayatımızda, siyaset, ekonomi ve günlük hayatımızda
bizi etkileyen sorunlar oldu. İşte bu sebeple bu noktalardan, bu
olaylardan hiçbirini birbirinden ayıramayız. Hiçbir ülke bu olaylardan
kendini izole edemez. Belki de insanlık tarihinde yeni bir ortak kader
anlayışına ihtiyacımız var. Ekonomik, politik ve kültürel anlamda yeni
bir dünya düzenine, katılımcı bir dünya düzenine ihtiyacımız var."
Son 25 yılda, katılımcılığı ve etkinliğiyle en başarılı platformlardan
biri olan G20'nin son derece etkili olduğunu gördüklerini dile getiren
Davutoğlu, G20'nin bir kriz yönetim mekanizması olarak özellikle finans
sektöründe çok etkili olduğunu bildirdi. Davutoğlu, şu değerlendirmeleri
yaptı:
"Ancak sağlıklı bir değişim süreciyle G20 sadece bir
kriz yönetim birimi olmaktan çıkmış, aynı zamanda bir politika
oluşturulması ve fikir alışverişi yapılan bir platform haline
gelmiştir. 2008 yılındaki ekonomik kriz bize şunu öğretmiştir: Finans
krizi olarak başlayan bir krizin, geniş bir ekonomi krize ve işsizlik
safhasıyla beraber sosyal krize dönüştüğünü ve birçok ülkede de bunun
sonrasında siyasi bir krize ve istikrarsızlığa, marjinal siyasi
grupların ortaya çıkmasıyla bir finans kriziyle başlayan durumun çok
daha büyük bir krize dönüştüğünü gördük. İşte bu sebeple tüm
G20 zirveleri sadece finans sorunları değil aynı zamanda entegre
süreçlerin ve kriz süreçlerinin görüşüldüğü zirvelerdir. Tabii ki G20,
finans krizlerinin çözülmesinde, finans mimarisinin düzeltilmesinde son
derece etkili olmuştur ancak artık G20'nin yeni bir misyona ihtiyacı
olduğu ortadadır. Etkin bir politika koordinasyon platformu haline
gelmesinin zamanı gelmiştir."
"Metodolojik olarak baktığımız zaman da G20'nin eşsiz olduğunu görüyoruz"
Yapısal açıdan G20'nin en katılımcı süreçlerden biri olduğuna işaret
eden Davutoğlu, G20'nin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birlikte
çalıştığı bir platform olduğunu dile getirdi.
"Karar
verilmesinde, konsültasyon aşamasında G20 çok daha katılımcı olduğundan
nüfusların büyük bir kısmıyla dünya ekonomisinin de son derece önemli
bir kısmını temsil etmekte ve çok etkin sonuçlar ortaya koymaktadır"
diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Metodolojik olarak baktığımız
zaman da G20'nin gerçekten eşsiz olduğunu görüyoruz. Çok da resmi bir
organizasyonel yapısı olmaması bazılarınca dezavantaj olarak
görülmekteyse de bizim açımızdan bu, son derece esneklik ve etkinlik
sağlayan bir özelliktir. 20 lider olarak bir araya geldiğimizde de biz
elimizden sabit metinleri okumadık ancak bu gayriresmi fikir alışverişi,
sonuca odaklı, konuya odaklı bir koordinasyona sebep olması açısından
büyük bir avantaj sağlamıştır G20'de."
Dünya ekonomisinin
dengesiz ve yavaş şekilde kendini toparlamaya çalıştığını, işsizliğin
devam ettiğini ve uzun vadeli yapısal sorun haline geldiğini
gördüklerini ifade eden Davutoğlu, bunun siyasi istikrarı da
etkileyebilecek bazı sosyal riskler içerdiğini de gördüklerini kaydetti.
"2015 yılında bazı bilinmezlikler var, parasal politikalarda aynı
zamanda Avrupa'da faizlerle ilgili ve deflasyonla ilgili aynı zamanda
fiyatların düşmesi ki petrol fiyatlarının düşmesi bunların en önemlisi,
bunlar 2015 yılının yeni parametreleriyle ortaya çıkmış belirsizlikler
olarak karşımıza çıkıyor" değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu, bu
sebeple 2015 için değil, önlerindeki on yıllar için dünya liderleri
olarak daha büyük bir koordinasyona ihtiyaçları olduğunu söyledi.
"Üç ana prensip, katılımcılık, uygulanabilirlik ve yatırım"
Türkiye'nin dönem başkanı olarak önceliğinin üç ana prensibi ve kriteri
bulunduğunu bildiren Davutoğlu, bunların katılımcılık, uygulanabilirlik
ve yatırım olduğunu anlattı.
Katılımcılığın son derece hayati
olduğuna işaret eden Davutoğlu, "Sadece G20 için değil, G20 haricinde
de G20 dünyanın nüfusunun üçte ikisini kapsamakta ama aynı zamanda
dünyanın fakir nüfusunun da büyük bir kısmını içermektedir. Türkiye'nin
önceliklerinden bir tanesi, G20 sürecinin zirvelerinin karar verici
mekanizmaların daha katılımcı olması ve G20 dışındaki ülkelerin nasıl
daha fazla katılım sağlanabileceğinin ortaya konmasıdır" diye konuştu.
Türkiye'nin son 10 yıldır en az gelişmiş ülkeler konusunda da
koordinatör konumunda olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Önümüzdeki on
yıllarda da en az gelişmiş ülkelerin G20 sürecine en yakın şekilde
bağlantı kurması için çalışmaya devam edeceğiz" dedi.
G20'nin dünya ekonomisinin elitleri olarak algılanmaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki yıllarda G20'nin çalışmalarına mümkün olduğunca daha fazla
ülkeyi katarak dünyanın en düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkeleri de
kendisine katarak, önümüzdeki yıl içerisindeki gelişme ajandamızda da bu
çalışmalar yer almaktadır. Bu ülkelerin gıda güvenliği ve besin
değerleri gibi hayati unsurlarına da öncelik vermek de bizim G20'deki
çerçevedeki öncelikli maddelerinden birisi olacaktır."
Davutoğlu, aynı zamanda tarım bakanlarının bir araya gelmesiyle
öncelikle gıdada israfı en aza indirmek ve aynı zamanda insanların en az
gelişmiş ülkelerdeki temel ihtiyaçlarının karşılanması için birlikte
çalışmaya devam edeceklerini bildirdi. Davutoğlu, şunları söyledi:
"Aynı şekilde tabii ki tüm ülkelerde ve dünyada olduğu gibi bu
katılımcılığı artırarak erkek ve kadın arasında G20 ülkelerindeki
katılım oranlarını 2025 yılına kadar, bu katılım oranındaki farklılığı
yüzde 25'e kadar azaltmak istiyoruz çünkü biz ekonominin her alanında,
günlük hayatın her alanında kadınları görmek istiyoruz. Eğer 2025
yılında bu hedefe ulaşabilecek olursak bu 100 milyondan fazla kadının iş
gücüne kazandırılması ve aynı zamanda işsizliğin ve eşitsizliğin
ortadan kaldırılması için çabalarımıza büyük bir fayda sağlayacaktır. Bu
sadece erkek ve kadın arasındaki eşitsizlik değil, sosyal kohezyon
ve barış için ve ekonomik gelişme için çok önemli bir noktadır."
Gençlerin işsizliğinin artmasının birçok ülke için risk teşkil ettiğini
belirten Davutoğlu, işsizliğin yüksek oluğu ülkelerde her türlü
gerginlik ve potansiyel şiddetin görülebileceğini vurguladı.
Aynı zamanda şu anda dünyada 75 milyon gencin işsiz olduğunu aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu açıdan baktığınız zaman, işsizliğin son derece büyük bir meydan
okuma ve bizim için önemli bir öncelik olduğunu da görmek zor değil.
Uluslararası topluluğun ve ekonominin, aynı zamanda küresel yapı için en
önemli noktalardan: küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin son derece
önemli olduğunu düşünüyoruz. KOBİ'lerin işsizliği kontrol etmek için son
derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Adil bir gelir dağılımı için
KOBİ'lerin son derece önemli olduğu kanaatindeyiz. Gerek ülkeler bazında
gerek uluslararası bakımından. OECD araştırmaları açık bir şekilde
göstermektedir ki: sadece ekonomik gelişim değil sosyal ve politik
istikrarsızlığı da bu şekilde önlenebileceğini göstermektedir."
Davutoğlu, ikinci önceliklerinin uygulanabilirlik olacağına işaret
ederek, G20'de alınan kararların çoğunun uygulandığını belirtti.
Platforma olan güvenin önemine dikkati çeken Davutoğlu, şunları
kaydetti:
"Ülke içindeki ekonomik politikamızda bile bizim
başlangıç noktamız güvendir. Eğer sizin güveniniz varsa güven ortamınız
oluşmuşsa her türlü ekonomik krizi ardınızda bırakabilirsiniz. İşte bu
sebeple G20 kararlarının daha fazla güvenle karşılaşması açısından
çalışmalarımıza devam edeceğiz."
"G-20'nin 2018 yılı sonuna
kadar yıllık gelir oranının, yüzde 2,8 civarında artırılmasını
hedefliyoruz. Eğer bu başarılacak olursa küresel ekonomiye 2 trilyon
dolardan büyük bir katkı sağlanacak" diyen Davutoğlu, işsizlik
oranlarının düşürülmesinin G-20 dışındaki ülkelerin yıllık gelirin de
binde 8 gibi bir oranda artırılması anlamına geleceğini belirtti.
Beraber çalışılarak bu yüzde 2.1'lik artışa ulaşılması için işbirliği
yapmak istediklerini dile getiren Davutoğlu, Dünya Bankası ve
uzmanların 2015 ve 2016 yıllarında büyüme oranlarının yüzde 3'e
düşmesini öngördüklerini, bunun son derece düşük bir rakam olduğunu
söyledi.
Üçüncü olarak yatırımlara değinen Davutoğlu,
yatırımların ekonomik gelişmenin ardındaki en önemli itici güçlerden
biri olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, "Burada küresel alt yapı için
son derece büyük bir yatırıma ihtiyaç vardır. Bu hedefe ulaşılması için
finans konusundaki yatırımların orta vadeli planları bozmadan,
trilyonlarca dolarlık bir borcun büyük bir potansiyeli getirdiğini
görüyoruz. Alt yapı yatırımlarıyla buradaki boşlukların doldurulması
aynı zamanda alternatif kaynaklar bulunarak buradaki alt yapı ve
yatırımlarla işbirliğinin artırılmasıyla, kamu ve özel sektörün birlikte
çalışmasıyla yatırım miktarının artırılması mümkün olacaktır. Tabii ki
ticaret, enerji ve iklim son derece çok önemli" diye konuştu.
"Enerjiye ulaşım son derece önemlidir"
Ticaretin gelişim için çok önemli olduğuna, G-20 ve dünya ticaretinin
yüzde 76'sını temsil ettiğine dikkati çeken Davutoğlu, bu sebeple çok
boyutlu bir ticaret sistemine ihtiyaç olduğunu, çift taraflı ve çok
taraflı anlaşmaların birbirleriyle uyumlu olması gerektiğini ifade etti.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bir örnek vereyim; Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak. Şu anda Avrupa
Birliği'yle müzakereler devam ediyor, geçen ay Brüksel'deydim. Sadece
Avrupa Birliği ve ABD arasında gümrük birliği oluşacak olursa, Türkiye
Avrupa Birliği arasındaki anlaşmalara uygun olmayacaktır. ABD ile
yapılacak diğer anlaşmaların da önüne geçecektir. Avrupa Birliği ve
Türkiye arasındaki anlaşma, işte bu sebeple anlaşmalar arasında uygunluk
ve birbirleriyle çelişmeme son derece önemlidir. Ticaret ve küresel
ticaretin artırılması için bu anlaşmalara daha fazla öncelik getirilmesi
gerekmektedir."
Enerji konusunun da son derece büyük öneme
sahip olduğunu, G-20'nin enerji işbirliği prensiplerinin takip edilmesi
gerektiğini söyleyen Davutoğlu, "Enerjiye ulaşım son derece önemlidir.
Enerji konusunda daha fazla yatırımın yapılmasıyla, daha fazla
uluslararası enerji politikasıyla... Sahra Afrikasında 620 milyon
kişinin elektriksiz yaşadığını biliyoruz. Sahra bölgesinde bunun en kısa
zamanda çözülmesi gerekmektedir. Burada adaletli bir ekonomik düzeni ve
yeni çerçeve doğrultusunda bu konunun bir an önce çözülmesi
gerekmektedir. Aynı zamanda 66 trilyon doların enerji
yatırımlarını hareketlendirmesi gerektiği ortaya konulmuştur" şeklinde
konuştu.
Enerji Bakanları toplantısının G-20 çerçevesinde
yapılmasını öngördüklerini belirten Davutoğlu, iklim konusunun da
ajandalarının üst sıralarında olduğunu söyledi.
Davutoğlu, Türkiye olarak 2020'deki "İklim Değişikliği Zirvesi"ne ve bu
konularda müzakerelere katılmaya hazır olduklarını, aynı zamanda
Paris'teki bağlayıcı anlaşmalar konusunda da Türkiye'nin işbirliğinin
tam olacağını vurguladı.
"Umarım G-20'de Türkiye'nin dönem başkanlığı, yeni katılımlar getirecektir"
Küresel ekonomik kriz ve küresel iklim sorunlarına yaklaşımlarına
değinen Davutoğlu, bir kaç yıl önce iklim konusunda bir toplantıda
olduğunu hatırlattı.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Birleşmiş Milletler ve Dışişleri Bakanlığıyla birlikte
Newyork'taydık. Bu konuda ulusal pozisyonlarla ilgili açıklamalar
yapılıyordu. Sıra bana geldiğinde odadaki atmosferi ve psikolojiyi
değiştirmek istedim. Buradaki açıklamayı okumak yerine meslektaşlarıma,
'tüm diğer işlerde olduğu gibi, biz Dışişleri Bakanları olarak
ülkelerimiz temsil edebiliriz. Ancak konu iklim olduğunda biz
ülkelerimizin Dışişleri Bakanları olarak değil, insanlığın
bakanları olarak konuşmalıyız, eğer insanlık var olamazsa ne politik ne
de ekonomik varlıktan söz edilebilir.'
Bu yıl G-20'de böylesine
büyük bir küresel krizden sonraki hepimizi etkilemiştir. Ben, tüm G-20
liderlerine çağrıda bulunuyorum, hepimiz harekete geçmeliyiz, hepimiz
ekonomi bakanlarıymışız gibi, sadece ülkelerimizin liderleri değil,
insanlığın ekonomi bakanlarıymışız gibi davranmamızı istiyorum. Onlara
bu çağrıda bulunuyorum. Çünkü, ekonominin, ticaretin bakanları,
insanlığın iklim bakanlarıymış gibi davranmamızı istiyorum. Eğer
böylesine bir sorumluluk anlayışına sahip olabilirsek yeni bir dönem
başlatabilir ve bir paradigma değişmesini başarabiliriz."
İnsanlığın iyiliğini ve geleceğini düşünmek yerine, ulusal çıkarların
daha öne konulması halinde, bu platformun faydalı olmayacağını kaydeden
Davutoğlu, "Umarım G-20'de Türkiye'nin dönem başkanlığı yeni katılımlar
yeni kazançlar getirecektir dünya ekonomisine ve tüm önümüzdeki
sorunların çözülmesi için faydalı olacaktır. Özellikle de ekonomik
gelişme ve işsizlik konusunda" dedi.
"Farklılıklara odaklanma yerine birleşme"
Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko'nun kendisinden önceki
konuşmasını hatırlatan Davutoğlu, Ukrayna krizi konusunda önde gelen
ülkelerin fikirleri arasında büyük değişimler olduğunu örnek verdi.
Başbakan Davutoğlu, söz konusu değişimlerin direkt olarak atmosferi
etkilediğine işaret ederek, "Tabii ki Suriye bizim komşumuz ve bölgedeki
birçok ülkede hassas durumlar var. Kimilerinde kriz var. Böylesine bir
çerçevede yaşadığınız zaman tabii ki ekonomi de siyasi tartışmalardan
etkilenmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
"Burada görülen
G-20 üyeleri arasındaki fikir ayrılıkları da tabii ki ekonomik durumun
en mantıklı ve en doğru şekilde analiz edilmesini de engelliyor" diyen
Davutoğlu, şunları söyledi:
"Hepimiz insanız. 20 kişi bir
odada masanın etrafında toplandığı zaman burada psikolojik ortam da son
derece önem kazanıyor. Birçok farklı düşünce ve hayal kırıklığını bir
araya getirdiğiniz zaman iş gerçekten zorlaşıyor. Örneğin biz Türkiye
olarak 2 milyon sığınmacıyı ülkemizde şu anda ağırlıyoruz. Tabii ki
bunun gibi birçok ülkenin farklı düşünceleri var, onların farklı
beklentileri var, önümüzdeki en önemli engel de bu. Son derece mantıklı
ve bilgece bir şekilde davranmamız gerekiyor. Farklılıklarımıza
odaklanmak yerine artık birleşmenin vaktidir. Özellikle ekonomi, ortak
kararlarımız konusunda prensiplerimizin mantıklı olduğu bir şekilde
hareket etmeliyiz."
"Trajedileri çözmek için beraber çalışmalıyız"
"Özellikle son iki yılda bölgenizdeki komşu ülkelerde son derece
dramatik değişmeler olduğunu görüyoruz. Sizin pozisyonunuzun da
değiştiğini söyleyebilir miyiz? Buradaki birleştirici ve köprü vazifesi
gören rolünüzün de önemi tabii ki ortaya çıkıyor. Bu konudaki
düşüncelerinizi almak istiyorum" sorusu üzerine Davutoğlu, 1990'lardan
beri ve özellikle son 12 yıldaki duruşuna bakılacak olursa
Türkiye'nin her türlü çatışmanın giderilmesi için son derece önemli bir
noktada olduğunu kaydetti.
Başbakan Davutoğlu, Bosna-Sırbistan
krizinde de arabuluculuk için çalıştıklarının altını çizerek bu durumun
Balkanlar'da farklı bir operasyon ve atmosfer ortaya koyduğunu belirtti.
Balkanların yanı sıra Rusya'da da gerginliğin azaltılması için
ellerinden geleni yaptıklarını vurgulayan Davutoğlu, "Bizce ekonomilerin
birbirine bağlılığını algılayabilirsek siyasi krizlerin ortaya çıkma
sıklığını da azaltabiliriz" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Davutoğlu, Türkiye'nin güçlü, demokratik temellere dayanan bir ekonomik gelişmeye sahip olduğunu kaydetti.
Tüm bu krizlere rağmen Avrupa'nın en hızlı gelişen ikinci, OECD'nin en
hızlı gelişen üçüncü ekonomisi olmayı başardıklarını vurgulayan
Davutoğlu, gayrisafi milli hasılada da (GSMH) kişi başına gelirde 4
katına çıktıkları bilgisini verdi.
Çalışan bir demokratik sistemle ekonomik istikrarı sağladıklarını bildiren Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bunun da bölge barışına olumlu bir katkı olduğunu düşünüyoruz. Ancak
tabii ki Suriye ve Irak'taki krizlerden büyük bir şekilde etkilenmiş bir
ülkeyiz. Liderle mevkidaşlarımızla görüşüyoruz sadece ekonomiyi
konuşmuyoruz, siyaset ve bu krizleri de konuşuyoruz. Türkiye'nin
ayrımcılık yapmayan prensiplere sahip olan çabalarıyla hangi krizleri
çözmek için ne yardımlarda bulunduğunu listeleyebilirim, tabii ki onun
için vaktimiz yok. Ama hepimiz uluslararası sistemde, ortak değerlerimiz
çerçevesinde sığınmacılar gibi insanlık trajedilerini çözmek için
beraber çalışmalıyız. Aynı zamanda kim tarafından yapıldığı önemsiz
teröristler ya da başka kaynaklar olsun bunlara karşı birlikte
çalışmalıyız."
Oturuma, Başbakan Davutoğlu'nun eşi Sare
Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AB Bakanı ve
Başmüzakereci Volkan Bozkır, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası
Başkanı Erdem Başçı, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü İbrahim Turhan da katıldı.
Davutoğlu, Avusturya Başbakan Yardımcısı Mitterlehner ile görüştü
Başbakan Davutoğlu daha sonra Avusturya Başbakan Yardımcısı Mitterlehner'le kısa bir görüşme gerçekleştirdi.
Basına kapalı gerçekleşen görüşme sonrasında Başbakan Davutoğlu, Davos'taki Rixos Otel'e geçti.
Davutoğlu'nun, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ile bu akşam bir
görüşme yapması bekleniyor. Davutoğlu, Arap kanaat önderiyle de akşam
yemeğinde bir araya gelecek.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder