18 Ocak 2015 Pazar

Kapalı kapılar ardından Türk demokrasisine karşı bu paralel çeteyle ne planladınız? Çıkın açıklayın AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu 18 Ocak 2015 TEKİRDAĞ

Paralel çeteyle ne planladınız

  18 Ocak 2015 TEKİRDAĞ

 

Başbakan Davutoğlu, "Kapalı kapılar ardından Türk demokrasisine karşı bu paralel çeteyle ne planladınız? Çıkın açıklayın" dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti Tekirdağ İl Kongresi'ne katıldı.

Davutoğlu, tarihten bugüne büyük davanın yürüyüşü içinde, Tekirdağ'a çok önem verdiklerini belirterek, "Tekirdağ, bizim Anadolu'dan Avrupa'ya geçişimizin, Rumeli'ye adım atışımızın diyarı. Tekirdağ, fethiyle İstanbul'un fethini müjdeleyen mübarek diyar. Atina Fatihi Ömer Gazi'nin diyarı. Tekirdağ, Rumeli'ye doğru yürürken Evladı-ı Fatihan, Anadolu'dan gelen medeniyetimizin durak kıldığı şehir. Evliya Çelebi'nin, 'Anadolu Yörükleri'nin ilk yerleştiği yer' dediği Tekirdağ. Tekirdağ bizim batıya doğru, Avrupa'ya doğru ilham vererek yürümemizi sağlayan şehir" diye konuştu. 

Tekirdağ'ın, Balkanlar'da, Evlad-ı Fatihan'ın zorlukla karşılaştığında dönüp sığındığı şehir olduğunu aktaran Davutoğlu, "Hem ensar hem muhacir olmuş, kahraman şehir Tekirdağ" ifadelerini kullandı. 

Davutoğlu, "Avrupa, Rumeli" denilince akıllarına Tekirdağ'ın, aydınlık yüzlü, çalışkan insanlar denilince de Tekirdağlıların geldiğini anlatarak, şöyle devam etti:

"Onun için AK Parti davası her zaman her yerde olduğu gibi en kolay Tekirdağlılara anlatılır. Tekirdağ, Türkiye'de demokrasinin önemli bir merkezidir. Ekonomik kalkınmanın odak şehridir. Uluslararası itibarının da en iyi anlaşıldığı şehirdir. Son 12 yıl içinde biz, Tükiye'de demokrasiyi yeniden inşa etmenin mücadelesini verdik. 60 yıllık demokrasi tarihimizde askeri darbeler, darbelerin getirdiği o kısıtlamalara karşı özgürlüklerin mücadelesini verdik. Tekirdağ, bir özgürlükler kalesi olarak, bir Avrupa şehri olarak AK Parti'nin aslında en iyi anlaşılacağı şehirdir. Çünkü son 12 yıl içinde bütün yasaklara karşı tam bir seferberlikle demokrasiyi inşa ettik, ihya ettik ve demokrasinin, Türkiye'de vazgeçilmez temel bir değer olarak benimsenmesini sağladık."

Fikir özgürlüğü hakaret etme özgürlüğü anlamına gelmez

Tekirdağ'ın, ekonomik kalkınma itibarıyla hem tarım hem ticaret hem sanayi hem de turizm kenti olduğunu ve bu kalkınmadan en çok istifade eden şehirler arasında yer aldığını vurgulayan Davutoğlu, "Ekonomik kalkınmamızda Tekirdağ odak şehirlerimizdendir. Yine önümüzdeki dönemde de inşallah Tekirdağ, bizim için ekonomik kalkınmanın mihver şehirlerinden olacaktır" dedi. 

Davutoğlu, uluslararası itibar denildiğinde de Tekirdağ'ın bunu çok iyi anladığına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Çünkü Tekirdağ, Avrupa Birliği yolunun ilk istasyon şehridir. Son 12 yıl içinde Avrupa yolunda attığımız adımları en iyi Tekirdağlılar anlar. Kim ne derse desin, Türkiye Avrupa tarihinin bir parçasıdır ve Avrupa geleceğinin de bir parçası olacaktır. Hem değerlerimizi koruyacağız hem de Avrupa ile bütünleşmenin kararlı yürüyüşüne devam edeceğiz. Geçen hafta Paris'te dünya liderleriyle birlikte yürürken sadece teröre karşı yürümedik, aynı zamanda Avrupa'daki yabancı düşmanlığına karşı, Avrupa'da yükselen ırkçılığa karşı sesimizi yükselttik. Biz dünyanın neresinde olursa olsun teröre karşı her zaman ilkeli bir tavır sergiledik. Ama bir kez daha Tekirdağ'dan sadece ülkemize değil, Avrupa'ya ve dünyaya seslenerek diyorum ki fikir özgürlüğü hakaret etme özgürlüğü anlamına gelmez. Hem teröre karşı dimdik duracağız ama alemlere rahmet olarak gelmiş Hz. Peygambere yapılan hakarete karşı da en yüksek şekilde sesimizi yükselteceğiz."

Biz, Trakya'ya geldiğimizde Tuna'ya kadar konuşuruz

Başbakan Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin Selçuklu'nun, Osmanlı'nın devamı olduğunu ve ülkenin küresel bir güç olması yolunda gece gündüz çalıştıklarını belirterek, şöyle konuştu: 

"Bizim devletimiz Türkiye Cumhuriyeti devleti nevzuhur bir devlet değildir. Konjonktürel bir devlet değildir, kültürü, değeri, geleneği asırlar öncesine giden köklü bir devlettir. Kökünde Selçuklu, Semerkand, Buhara vardır. Kökünde  Orta Asya vardır. Kökünde Evladı Resul vardır. Ve cihan devlet Osmanlı vardır. Kökünde Evlad-ı Fatihan vardır. Avrupa'ya doğru yürüyen Horosan Erenleri vardır. Şimdi Tekirdağlılar Evlad-ı Fatihan çocukları olarak, Anadolu Yörükleri'nin torunları olarak, Balkan muhacirlerinin devamı olarak çok iyi bilirler ve anlarlar ki biz Trakya'ya geldiğimizde, Edirne'ye, Kırklareli'ne geldiğimizde sadece Trakya'ya konuşmayız, Tuna'ya kadar bütün Balkanlar'a konuşuruz."

Davutoğlu, geçen ay Makedonya'ya gittiğini hatırlatarak, gözlerini yaşartan bir hadiseye şahit olduklarını söyledi. 

Başbakan Davutoğlu, "Türkçe Bayramı'nda Yunus Emre'den ilham almış, Horosan erenlerinin, Evlad-ı Fatihan'ın torunu Makedonyalı soydaşlarımızla tarihdaşlarımızla dindaşlarımızla bir araya geldiğimizde, bizden al bayrak istediler. Biz de onlara söz verdik. Bu sözümüzü yerine getireceğiz. İnşallah önümüzdeki haftalarda, onlara söz verdiğimiz gibi önce Üsküp'e, Gostivar'a, Kalkandere'ye Ohri'ye, Makedonya'nın her bir köşesine, sonra da Balkanların her yerine, isteyen her haneye, bir al bayrak, bir Kuran-ı Azimüşşan ve bir Türkçe sözlük hediye edeceğiz" diye konuştu.  

"İnşallah bir gün özgür Küdüs'te de hep beraber olacağız" diyen Davutoğlu, "Nasıl zalim Miloseviç ve onun zalimleri, Saraybosna'yı döverken, Gorajde'yi kuşatmışken, hepimizin yüreği Saraybosna ile Gorajde ile Mostar ile atmıştı, şimdi de hepimizin yüreği Gazze'de, Filistin'de, Suriye'de, Somali'de, Irak'ta atıyor" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, zulme karşı sesiz kalmış, zillete düşmüş bir neslin devamı olmadıklarını, aksine dünyanın her yerine İlahi Kelimetullah davasını, adalet davasını götürmüş, Avrupa'da bugün ırkçılık karşısında ders alınması gereken Saraybosna ve Balkanlar'da bütün dinlere, inançlara özgürce yaşama hakkı tanıyan Evlad-ı Fatihan'ın torunları olduklarını kaydetti. 

Berlin'de Fatih Camisi'nin yakıldığını hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Fatih Camisi'ni yakanlar ki ziyaret ettim, son 2 yıl içinde Almanya'da 94 camimize saldırıda bulunanlar, Avrupa'nın her yerinde yüzlerce camiye saldırıda bulunanlar, bu anlamda kültür terörü işleyenler gelsinler Rumeli tarihinden ders alsınlar. Kilisenin, caminin, sinagogun yan yana olduğu, asırlarca yan yana yaşadığı, Saraybosna'da, Üsküp'den, Filibe'den, Selanik'ten, Edirne'den, Tekirdağ'dan ders alsınlar. Şimdi, AK Parti'yi eleştirmeye kalkanlar ve sanki AK Parti farklı düşüncelere, müsamahakar değilmiş gibi içeride ve dışarıda birtakım propaganda yürütenler, son 12 yıl içinde Türkiye'de her konuda tam bir özgürlük devriminin yaşandığını görmelidirler. Tekirdağ'da her yere, her köşeye, ilçeye, sokağa, mahalleye gideceksiniz ve özgürlük davamızı anlatacaksınız. 28 Şubat'ta yapılan zulümleri, 12 Eylül döneminde yaşanan baskıları, 27 Mayıs'ta dar ağacına gönderilen şehit Başbakanımızı hatırlatarak 12 yıllık özgürlük destanımızı anlatacaksınız."

Cumhuriyetçilik cumhuriyeti yüceltmekle cumhurun sesine kulak vermekle olur

Trakya'nın her zaman demokrasinin kalesi olduğunu, demokrat bir zihniyete sahip olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Trakya hiçbir zaman Cumhuriyet Halk Partisi'nin tek parti zihniyetine tabii olmadı, darbelerin yanında olmadı, özgürlüklerin yanında oldu. İşte şimdi de bu özgürlüklerin teminatı AK Parti'dir. Buradan bütün Trakya'ya, Anadolu'ya şu taahhütte bulunuyoruz, Türkiye son 12 yıl içinde nasıl demokrasiyle taçlanmışsa, önümüzdeki dönemde, 2023'e doğru giderken yükselen cumhuriyetimizi, kökleşen demokrasiyle birleştireceğiz" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, cumhuriyetçi olduklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Cumhuriyet Halk Partisi gibi sadece adında cumhuriyet olan bir parti değil. Biz gönülden cumhuriyetçiyiz, yürekten, zihinle emekle cumhuriyetçiyiz. Cumhuriyetçilik cumhuriyeti yüceltmekle cumhurun sesine kulak vermekle olur. Tek parti döneminde her türlü baskıyla cumhurun üzerine gidenler, özgürlükleri kısıtlayan bir geleneğin takipçisi olanlar hiçbir zaman cumhuriyetçi olamazlar. Bütçe konuşmasında hatırlarsınız, Mısır'daki darbecilere sahip çıkınca Kılıçdaroğlu, dönüp ona demiştim ki 'sahip çıkıyorsunuz, çünkü siz de darbecisiniz.' Türkiye'de her darbenin ya yanında, ya arkasında, ya önünde Cumhuriyet HalK Partisi oldu. Samimi Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerime, seçmenlerime de sesleniyorum, son olarak 17-25 Aralık ile 19 Ocak MİT tırlarına yapılan baskınla, 27 Mart'ta bizzat benim odamın dinleme zilletine, ihanetine düşen bir çeteyle Kılıçdaroğlu'nun yan yana durmasını içinize sindiriyor musunuz? Öyle bir dönemden geçiyoruz ki herkes sınavda. Kimse demokrasi sınavından ve millete hesap vermekten kaçamaz. Kılıçdaroğlu'na soruyorum, aslında kendi milletvekili sordu, bir bayan, bir hanımefendi, CHP milletvekili, Kılıçdaroğlu'na paralel çeteyle işbirliğini sordu. 12 soru yöneltti. Daha Kılıçdaroğlu'ndan cevap yok. Kapalı kapılar ardında, Türk demokrasisine karşı bu paralel çeteyle ne planladınız? Çıkın ve açıklayın."

Kılıçdaroğlu o hakaretlerin yanında, arkasında durdu

Başbakan Davutoğlu, CHP'yi eleştirerek, "Hem cumhuriyetçilik iddiasında bulunacaksınız hem de dinimizi istismar eden, hayır hasenat peşinde olan vatandaşlarımızı iyi niyetini istismar ederek, Türkiye'de bürokrasi üzerinden darbe yapmak isteyen bir çeteyle beraber hareket edeceksiniz. İşte bunların cumhuriyetçilikleri bu kadar. Cumhuriyet Halk Partisi'nin cumhuriyetçiliği cumhurla ilgili değildir. Belki bir gazeteyle ilgilidir, olabilir. Cumhuriyet gazetesiyle ilgili olabilir ama cumhur ile ilgili değildir. Dikkat edin o gazete Peygamber Efendimize hakaret ima eden karikatürleri bastığında yanında Kılıçdaroğlu vardı, cumhur yoktu. Ama Kılıçdaroğlu o hakaretlerin yanında, arkasında durdu" diye konuştu.

Türkiye'deki her türlü basın özgürlüğünün teminat altında olduğuna işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her türlü teröre karşı da her türlü güvenliği alacağız. Ama milletin değerlerine, hele hele 1,5 milyar Müslüman'ın alemlere rahmet olarak gördüğü Hz. Peygambere hakaret edilmesine izin vermedik, vermeyeceğiz. Anadolu'dan Tekirdağ'a Süleyman Paşa ile yürüyen o Türkmen obaları, o Yörük obaları, Evlad-ı Fatihan, Resul aşkına yürüdüler, Hz. Muhammed aşkına, Hz. Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem aşkına yürüdüler. İşte biz de aynı yoldayız. Kim ne derse desin, kınayanın kınamasından çekinmeden söylüyoruz; bizim için cumhuriyet ve cumhuriyetçilik, milli değerlerle, cumhurla buluşan bir zihniyettir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin cumhurla da cumhuriyetle de ilgisi yoktur."

AK Parti kadrolarının cumhuriyete aşık ve cumhuriyeti hayat felsefesi olarak gördüğü için Cumhuriyetin en yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığına, liderleri Recep Tayyip Erdoğan'ı aday gösterdiğini kaydeden Davutoğlu, "Peki CHP ne yaptı? Cumhuriyetçi CHP, kendi içinden Cumhuriyetin zirvesine Cumhurbaşkanlığına bir aday gösterme cesareti ortaya koyabildi mi? Kılıçdaroğlu, madem Cumhuriyet aşığıydın, niçin aday olmadın? Niçin cumhurun önüne çıkıp da Cumhuriyeti taçlandırmak için 'Cumhurbaşkanlığına adayım' cesareti göstermedin? Gösteremezler çünkü milletten onay ve izin alamayacaklarını bilirler. Gelirler Trakya'da, İzmir'de, Muğla'da, Ege, Akdeniz, Trakya kıyılarında cumhuriyetçilik yaparlar. Cumuhriyetçilik, Türkiye'nin her bir santimetrekaresinde yapıldığı zaman cumhuriyetçiliktir" dedi. 

Pensilvanya'da yapılan siyaset mühendisliğiyle aday buldular

MHP'yi de aynı konuda eleştiren Davutoğlu, "Milliyetçi Hareket Partisi, niçin kendi içinden bir aday çıkaramadı? Neden Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına bir Milliyetçi Hareket Partiliyi aday gösteremedi? Çünkü o da bilir ki milliyetçilik onun sadece ismindedir, Türkiye'de milliyetçilik iddiasında bulunmak için vatanperverlik iddiasında bulunmak için Namık Kemal'in izinde yürüyebilmek için Hakkari'de de Edirne'de de Kars'ta da Muğla'da aynı sözü söylemek lazım, oralara gidebilmek lazım, bu al bayrağı oralarda dalgalandırmak lazım. Biz çok üzerine gidince Tunceli'ye gitti, sadece Valiliğin önünde konuştu ve geri döndü" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, kendilerinin her gittikleri yerde vatandaşlarla kucaklaştıklarını, onların kokusundan, yüreğinden güç aldıklarını ve bunun için AK Parti'nin Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiğini ifade ederek, şöyle dedi:

"Diğerleri ne yaptı? Pensilvanya'da yapılan bir siyaset mühendisiyle bir çatı aday buldular ve çatı aday diye ortaya koydukları şahıs kaybedince Kılıçdaroğlu dedi ki 'Tabii Sayın İhsanoğlu'nu halk tanımıyordu.' Peki halkın tanımadığı birini niye aday gösterdiniz? Bunu şunun için zikrediyorum, bir kez daha söylüyorum; Türkiye'de gerçek cumhuriyetçilik AK Parti tarafından savunulan bir idealdir. Gerçek milliyetçilik vatana hizmet ve uluslararası itibarı yükseltme bakımından AK Parti'nin gerçekleştirdiği bir hizmettir."

IMF'ye borç veren bir ülke olduk

Türkiye Cumhuriyeti'nin 12 yıl önce içinde bulunduğu durum ile bugün kıyaslandığında farkın net şekilde görüleceğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"12 yıl önceki Türkiye Cumhuriyeti devletini düşünün. Fazla değil tek parti dönemine gitmiyoruz. Camilerin ahır haline getirildiği, ezanın aslının yasaklandığı döneme gitmiyoruz, 12 yıl öncesine AK Parti öncesine öyle bir haldeydi ki devletimiz, o Selçuklu'dan Osmanlı'dan Evlad-ı Fatihan'dan beslenen devletimizi o hale düşürmüşlerdi ki bir IMF memuru gelir ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına neredeyse talimat verirdi. Türkiye bir kaç milyon dolar için Avrupa'ya el açardı. '5 sente muhtaç' diye sembolizm geliştirilmişti. Peki 12 yılda nereden nereye geldik? 12 yıl içinde gücünü Namık Kemal'den, gücünü ve ahlakını Süleyman Paşa'dan alan AK Parti kadrolarıyla bırakın IMF'den borç almayı, IMF'e 5 milyar dolar borç veren bir ülke olduk. İşte Cumhuriyetçilik budur. Bırakın 2001'de çok küçük bankalardan, devletlerden hibe talep eden ülke olmayı şimdi dünyada gayri safi milli hasılasına oranla en yüksek insani yardım yapan, mazlumlara el uzatan en güçlü ülke oldu Türkiye Cumhuriyeti Devleti. İşte aramızdaki fark bu. Cumhuriyetçilik bu, milliyetçilik bu."

Cumhuriyetçilik izzet meselesidir

Türkiye'de 1999 depreminde Ankara'dan Sakarya'ya ulaşamayan bir hükümetin yerini, Van depreminde, 1 yılda 20 bine yakın konutla yepyeni bir şehir inşa edebilen bir hükümetin aldığını aktaran Davutoğlu, "İşte aramızdaki fark bu. Cumhuriyetçilik nutuk meselesi değildir. Cumhuriyetçilik inanç meselesidir. Cumhuriyetçilik irade meselesidir, kararlılık meselesidir ama en önemlisi izzet meselesidir, onur meselesidir. Devletimizi o hale getirenler, 2002'de o hale getirenler cumhuriyetçilik iddiasında bulunamazlar" ifadelerini kullandı. 

Savunma sanayindeki atılımlar

Başbakan Davutoğlu, konuşmasında Türkiye'de savunma sanayinin kat ettiği mesafeye de değindi.  

Geçmişte başka ülkelerin envanterinden çıkan "Artık biz kullanmıyoruz, siz kullanın" diyerek "sadaka gibi" verdikleri tankları almak için Türkiye'nin müzakere yürüttüğünü, o tanklar alındıktan sonra da İsrail'e modernizasyon için milyonlarca dolar ödendiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Şimdiyse Altay tankıyla kendi tankını üreten kudretli bir Türkiye Cumhuriyeti devleti var. Şimdi, geçen hafta savunma sanayi icra komitesi toplantısı yaptık. Orada inşallah 2023'te ilk prototipini üretecek olduğumuz kendi milli savaş uçağımızın ön tasarım aşamasına geçmesine karar verdik. Şimdi tasarımı başlıyor 2023'te yüce ülkemizin semalarında Türkiye Cumhuriyeti markalı milli savaş uçağımız uçacak. Aramızdaki fark bu. Şimdi Tekirdağlılar size soruyorum, kim cumhuriyetçi, Türkiye cumhuriyeti devletini zelil duruma düşürenler mi yoksa Türkiye Cumhuriyeti devletini dünyada yüksele güç haline getiren AK Parti mi? Soruyorum, gerçek Cumhuriyetçi parti kimdir? Gerçek cumhuriyetçi, cumhuriyeti taçlandıran parti AK Parti'dir. Bunu her yerde cumhuriyetçiliğe inanan bütün vatanımızda olduğu gibi Trakya'nın her köşesinde anlatacaksınız."

Esnaflara verilen müjdeler

Davutoğlu, DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde bir esnafın Başbakan'ın önünde yazarkasa kırdığını hatırlattı. 

Ankara'da esnaflarla yaptıkları toplantıda, kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerde faizi kaldırdıklarını açıkladıklarını, ustalık beratını almış ve yeni dükkan açmış esnaflara da 1 yıl faizsiz kredi müjdesini verdiklerini aktaran Davutoğlu, "İşte yazarkasa kırılan Türkiye'den esnafın fevç fevç Ankara'ya gelip bizimle buluştuğu ve bu müjdeleri aldığı Türkiye'ye geçtik. Yine esnafımıza kredi sübvansiyonu için ayırdığımız 600 milyon Türk Lirasını, 750 milyon Türk Lirasına çıkardık. Bu takriben 4-5 milyar dolarlık ek kredi imkanı demek. İşte, yazarkasa kırılan Türkiye'den bugün buralara geldik. Hamdolsun" dedi.

Annelere müjde

Trakyalı kadınların çok çalışkan olduklarını vurgulayan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Çalışan kadınlarımızın hep bir ikilemi vardı? Acaba bir evlat Rabbim nasip ederse annelik mi yapayım çalışmaya devam mı edeyim diye. Yine geçen hafta devrim mahiyetinde karar aldık. Çalışkan Trakyalı kadınlarımıza bir anlamda hediye olsun diye buradan zikrediyorum. Artık çalışan kadınlarımız anne olmaya karar verdiklerinde acaba 16 haftalık annelik izni bitince ne yapacağım diye düşünmeyecekler, ondan sonra yarı zamanlı olarak ilk çocuk için 2 ay yani 8 hafta, ikinci çocuk için 4 ay 16 hafta, üçüncü çocuk için 6 ay, 24 hafta yarı zamanlı çalışıp tam ücret alacaklar. Bu o kadar önemli bir husus ki çalışan kadınlarımızın istihdamında devrim mahiyetinde bir adım. Yine bütün annelerimize bütün bacılarımıza kardeşlerimize bir hediye mahiyetinde devrim gibi bir adım daha attık, hani memur maaşlarını bile ödemekten aciz olan o dönemler varya o dönemlerin aksine bugün Türkiye'de yeni çocuk sahibi olan her anneye evlat sahibi olan her anneye bir altın, hükümetimizden devletimizden hediye olarak verilecek. İlk çocukta yarım altın karşılığı 300 lira, ikinci çocukta yarım ve çeyrek karşılığı takriben 400 lira, üçüncü çocukta tam altın, annelerimize devletimizden hediye olarak verilecek."

Cumhurun nüfusunu artırarak ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmeye kararlıyız

Geçmişte Türkiye'yi yönetenlerin "Cumhurun nüfusu ne kadar az olursa başımız o kadar az ağrır" diyerek doğum kontrolünü teşvik ettiklerini, "Cumhurun nüfusunu azaltıp, yaşlı nüfusu artırırsak gayri safi milli hasılada da daha yukarılarda çıkarız" şeklinde bir hesabın içinde olduklarını dile getiren Davutoğlu, "Bunların Cumhuriyetçilikleri böyle, cumhuru azaltarak yükselmek. Biz ise aksine cumhurun nüfusunu artırarak ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmeye kararlıyız. Cumhurumuz ne kadar artarsa gücümüz o kadar artar. Onun için 'En az 3 çocuk' derdi Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminde. Biz ise diyoruz ki 'Rabbimiz ne verirse başımızın üstündedir', bu milletin nüfusu ne kadar artarsa bizim sorumluluğumuz o kadar artar" diye konuştu. 

Başbakanlık görevini devraldıktan sonra adım adım Anadolu'yu dolaştığını bir taraftan da hükümet icraatlarında bulunduklarını aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti: 

"Sadece annelere, esnaflara yardım değil uyuşturucuyla mücadele konusunda dev adımlar atıyoruz. 25 sektörel dönüşüm programı ilan ettik, her birini adım adım uyguluyoruz ama bu arada Cumuhriyet Halk Partisi ne yapıyor? kendi Şişli ile uğraşıyorlar, Şişli'de bir ilçede, demokrasiye aykırı olarak seçim öncesinde alınmış imzalı bir taahhüdün peşindeler, mahkemeye düştüler, bir birlerini tehdit ettiler, şantaj yaptılar işte onların ahlakı da yolu da yolculuğu da bu. Birbirine saygı göstermeyen bir kadro millete saygı gösterir mi? Milli iradeye saygı gösterir mi?"

Tekirdağ'ın çilelerinin bitmesi ancak ve ancak AK Parti iktidarıyla mümkün

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmişte "Mahalli idareleri nasıl idare ettiysek Türkiye'yi de öyle idare ederiz" dediğini, şimdi ise bunu söyleyemediğini kaydeden Davutoğlu, salonda bulunanlara "CHP'nin Tekirdağdaki yerel yönetiminden memnun musunuz?" diye sordu.

"Hayır" yanıtını alan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Neydi o aralık ayında sokaklarda çamur deryaları? Bütün Türkiye'ye Tekirdağ manzaraları yakıştı mı? Şimdi şunu demek lazım; Eğer CHP Şişli'deki siyaset ahlakıyla Tekirdağ'daki hizmet seviyesiyle Türkiye'ye talip oluyorsa Allah bu milleti muhafaza etsin. Zaten millet onlara bu emaneti vermez ama Tekirdağlılar eğer AK Parti belediyeciliğine bu emanet tevdi edilmiş olsaydı bugün Türkiye'nin en başarılı belediyecilik örnekleri Tekirdağ'a yansırdı ama AK Parti kadroları olarak sizlere emanetimiz şudur, hiç gücenmeyeceksiniz hiç küsmeyeceksiniz, sorumluluk öncelikle bizim üzerimizdedir, her Tekirdağlı'nın kapısını çalacaksınız ve selamımızı ileteceksiniz ve Türkiye'nin yükselişinin de Tekiradağ'ın yükselişinin de Tekirdağ şehrinin çilelerinin bitmesinin de ancak ve ancak AK Parti iktidarıyla mümkün olduğunu anlatacaksınız."

AK Parti'nin "zayıf olduğu şehirler ve kıyı efsanesini" yıkacaklarını dile getiren Davutoğlu, AK Parti'nin demokrasi, ekonomi felsefesini, hizmet anlayışını en iyi Tekirdağlılarının anlayacağını aktardı.

"Aydınlık yüzlü Tekirdağlılara Türkiye'nin aydınlık geleceğinin AK Parti'nin elinde olduğunu anlatacaksınız" diyen Davutoğlu, 12 yılda Tekirdağ'a 8 milyar lira yatırım yaptıklarını, 2002'de 299 milyon dolar Olan ihracat rakamının 2013'te 912 milyon dolara çıktığını, bu sürede şehirde 2 bin 336 derslik inşa ettiklerini, 2006'da Namık Kemal Üniversitesi'ni kurduklarını, üniversitede 8 fakülte, 3 enstitü, 11 meslek yüksekokulu, 3 yüksekokul ve teknokent bulunduğunu anlattı.

Davutoğlu, Tekirdağ'daki 87 kilometre bölünmüş yola 231 kilometre ilave ettiklerini kaydederek, bugün İstanbul'dan şehre karayoluyla geldiğini, şehirler ve ilçeler arası karayollarının üst düzey kalitede olduğunu anlattı.

Geçmişte bir Doğu Avrupa ülkesi büyükelçisinin kendisine, "Bütün Doğu Avrupa'yı geçtikten sonra Anadolu'ya Edirne'den girdiğimde çağdaş bir dünyaya geldiğimi farkettim" dediğini aktaran Davutoğlu, "Türkiye'nin Trakyası kesinlikle Avrupa Birliği standartlarından üstündür. Her açıdan üstündür. Şimdi esas büyük projemiz Tekirdağ-Kırklareli-Edirne yani Halkalı-Kapıkule arasında yüksek hızlı treni yapıyoruz. 230 kilometrelik bu yüksek hızlı trenle Avrupalılara da Edirne'nin ötesindeki Avrupa'ya da 'işte çağdaşlık budur' diye göstermiş olacağız" ifadelerini kullandı.

Tekirdağ'daki sağlık yatırımları

Başbakan Davutoğlu, Tekirdağ-Muratlı demiryolunu da çift hatlı hale getireceklerini ve demiryolu liman bağlantısını sağlayacaklarını dile getirerek, 175 kapasiteli Tekirdağ yat limanını tamamlamak üzere süratle çalıştıklarını, Çorlu Havalimanı'nı yenilediklerini kaydetti. 

Davutoğlu, 2002'de bu havalimanını kullanan yolcu sayısının 14 bin olduğunu ve rakamın 2013'te 123 bine çıkarak yüzde 755 artış yaşandığını ifade ederek, kendilerinden önce yapımına başlanan 3 devlet hastanesi ve 4 aile sağlığı merkezini, 300 yataklı Çorlu Devlet Hastanesi'ni kendilerinin tamamladığını, Saray Devlet Hastanesi'ni, 9 adet aile sağlığı merkezini kurduklarını söyledi. 

480 yataklı Tekirdağ Devlet Hastanesi'nin de aralarında olduğu 3 hastane daha inşa ettiklerini kaydeden Davutoğlu, bugün 798 ambulansı Tekirdağ'ın bereketli ve şifa dolu topraklarından Türkiye'ye göndereceklerini bildirdi.

AK Parti iktidara geldiğinde, 2002'de tüm Türkiye'de 617 ambulans bulunduğunu, kendilerinin bir seferde 798 ambulansı hizmete soktuklarını belirten Davutoğlu,  "İşte cumhura saygı, cumhuriyetçilik bu. Ve bu yıl ambulans sayısını 5 bin 268'e çıkarıyoruz. 617'den 5 bin 268'e... Millet bu hizmeti unutur mu? Bugün özellikle bu ambulansları Tekirdağ'a getirdik. Tekirdağlı kardeşlerimiz de ülkemizin kudret ve şefkatini görsün. Artık sağda, bayırda, kar, kışta hastaneye ulaşamadığı için vefat eden veya çok ağır durumda hastaneye gelebilen örnekler kalmadı. Her yere ambulans helikopterle ulaşıyoruz" diye konuştu.

Davutoğlu, 2 yıl önce Somali'de çölün ortasında farklı taraflar arasındaki çatışmada Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı personelinin yaralandığını duyar duymaz Sağlık Bakanı'na ulaştığını belirterek, Somali Büyükelçisi'ne talimat verildiğini, oradan helikopter kiralandığını, Türkiye'den de Mogadişu'ya ambulans uçak gittiğini, yaralı personelin 6-7 saat sonra Somali'deki çölden Ankara'nın en kaliteli hastanesine getirildiğini anlattı.

Çiftçilere müjdeler

Tekirdağ için söylenen 3T'de (tarım, ticaret turizm) devrim yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bazı müjdeleri de şimdi sizlerle paylaşacağım. Bunları Tekirdağlı ve Trakyalı kardeşlerime özellikle ama bütün Türkiye'deki tarım erbabına, bereketli toprakları işleyen, alınteriyle çalışan işçilerimize tarım sektörüne bir hediye olarak zikrediyorum. Soya, kanola ve aspirde sözleşmeli üretime yönelik 2014'te başlattığımız dönüm başına 10 Türk Lirası ilave desteğini bu sene 15 Türk Lirası'na yükseltiyoruz inşallah. Ayrıca ayçiçeğini de bu kapsama alacağız. Mazot ve gübre desteğinde artışımız devam edecek. Bu sene mazot desteğini yüzde 5, gübre desteğini yüzde 10 artırıyoruz. İlk defa bizim dönemimizde sertifikalı fidan desteği uygulaması başladı. Sanayi ve ihracata yönelik yeni çeşitlerle meyve bahçesi kuran çiftçilerimizde bu desteği yüzde 50 artırıyoruz. İyi tarım uygulamaları çerçevesinde ıtri, tıbbi bitki üretimi yapanlara dönüm başına 100 Türk Lirası ayrıca destek vereceğiz."

Tekirdağ'ı bu sene ÇATAK yani Çevre Amaçlı Tarım Arazilerinin Korunması Projesi kapsamına alacaklarını dile getiren Davutoğlu, bu çerçevede üreticilere dönüm başına 30, 60 ve 135 Türk Lirası destek sağlayacakları bilgisini verdi.

Davutoğlu, tarım şehri Tekirdağ'a son 12 yılda desteklerini yüzde 319 artırdıklarını kaydederek, "Hayvancılığa 302 milyon lira destek sağlamıştık. Şimdi Trakya için dev bir adım atıyoruz. Bunu Edirne'de de, Kırklareli'nde de zikrettim. TRAGEP, yani Trakya Gelişim Projesi'ni başlatıyoruz. Bir anlamda bütün Trakya'da yeni bir GAP benzeri projeyi gündeme alıyoruz ve bu yola Tekirdağ'ı, Trakya'yı sadece türkiye'nin değil bütün Balkanların hatta bütün Avrupa'nın en bereketli tarım havzası haline getireceğiz" diye konuştu.

Tekidağ'da 2003-2014'de 15 bin 700 dönüm araziyi sulamaya açtıklarını ve yılda 8 milyon zirai gelir sağladıklarını dile getiren Davutoğlu, Malkara Karacahalil Göleti ve Malkara İbribey sulamasıyla ayrıca yer altı sulama tesisleri yaptıklarını anlattı.

Bölgede yapımı tamamlanan barajları da anlatan Davutoğlu, Tekirdağ'a 8,5 milyon adet fidan diktiklerini vurguladı.

Davutoğlu, dün Muğla'da olduklarını, oraya 80 milyon fidan dikildiğini belirterek, toplamda ülke genelinde 3,5 milyar fidan dikildiğini ancak kesilmeyip taşınan 8-10 ağaç için yapılan Gezi provokasyonundan sonra Yalova'da yüzlerce asırlık çınarın kesildiğini, kimseden ses çıkmadığını, "provokasyon yapan CHP zihniyetinin her türlü tahribatı yapmaktan hiç kaçınmadığını" anlattı.

Tekirdağ yükselen Türkiye'nin yükselen gücü olacak

Davutoğlu, Yavuz Sultan Selim Han adına, hayatını kaybettiği Muratlı ilçesine bağlı Yukarısırt Köyü'nde hatıra ormanı kurmaya devam ettiklerini belirterek, Tekirdağ'da Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurduklarını hatırlattı.

Pirinçte KDV yüzde 1'e düşecek

Bir organize sanayi bölgesinde 2002'de 12 bin vatandaş çalışırken şu anda 4 organize sanayi bölgesinde 48 bin 500 kişinin çalıştığını, ayrıca Tekirdağ'a 9 organize sanayi bölgesi, 2 sanayi sitesi daha kurmaya kararlı olduklarını aktaran Davutoğlu, "Yüksek hızlı trenle, yat limanlarıyla bütün bu sanayi bölgeleriyle Tekirdağ, yükselen Türkiye'nin yükselen gücü olacak. Şimdi en önemli müjdeyi veriyorum ve bununla kongremizin hayırlı olmasını diliyorum. Geçen hafta Bakanlar Kurulu'nda istişare etmiştik, önümüzdeki Bakanlar Kurulu'na kararnameyi getireceğiz. Pirincin KDV oranını yüzde 8'den yüzde 1'e düşürüyoruz. Tekirdağ'ın, Trakya'nın bu müjdeyi beklediğini biliyorum" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Gerçek cumhuriyetçiliği demokrasiyle Türk siyasi hayatında zirveye taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kudretini bütün dünyaya gösteren AK Parti'nin değerli teşkilat mensupları, yükselen Türkiye'de Tekirdağ da Trakya da yükselecek. Ancak Tekirdağ'da da Trakya'da da siyasette alışılmış çizgileri terketmenin vakti geldi. Tekirdağ'da oylarımız 2002'den bu yana sürekli yükseliyor bu güzel ama birinci parti olamadık. Şimdi sizden bir söz istiyorum. Haziran 2015'teki seçimlerde Tekirdağ'da AK Parti'yi birinci parti yapmaya hazırmısınız? İnşallah AK Parti'nin Tekirdağ'daki oy ortalamasını Türkiye'nin oy ortalamasının üzerine çıkarmaya, yüzde 50 yapmaya hazır mısınız? Bütün Tekirdağ'ı sokak sokak, semt semt, köy köy, ilçe ilçe, belde belde dolaşarak her yere ulaşarak 'artık Tekirdağ'da AK Parti dönemi geldi' demeye hazır mısınız? Tekirdağ'a gelip Cumhuriyet istismarı yapanlara cumhuriyetçiliği öğretmeye hazır mısınız? Bütün Trakya'da AK Parti bayrağını al bayrakla birlikte en yüksek zirvelerde dalgalandırmaya hazır mısınız? Biz de Trakya'ya da, Tekirdağ'a da daha sık geleceğiz. Önümüzdeki aylarda daha çok görüşeceğiz. Her yere ulaşacağız ve Trakyamızda, Tekirdağımızda AK Partinin birinci parti olduğu yeni ve aydınlık günlerin önünü açacağız."

Etkinlikten notlar

Başbakan Davutoğlu'na programda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile genel başkan yardımcıları Mustafa Şentop ve Süleyman Soylu, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu da eşlik etti. 

Davutoğlu, konuşmasının sonunda AK Parti Tekirdağ İl Başkanı Ahmet Akçay ile vatandaşları selamladı.

Başbakan Davutoğlu'nun konuşması sırasında salondaki vatandaşlar sık sık tekbir getirerek, çeşitli sloganlar attı.   

Konuşması sırasında "Durma ilerle bu gençlik seninle" diye tezahürat yapılması üzerine Davutoğlu, "Hep birlikte ilerleyeceğiz inşallah aziz gençlik. Sizlerle birlikte ilerleyeceğiz" dedi.

Salonda, üzerinde Başbakan Davutoğlu'nun çocukluk fotoğrafının ve "Babanne duası; Kuzum Ahmad'ın oğlunla ordu, kızınla oba olasın, koç koç oğlanların ardına düşe, ayaklarına taş değmeye dünyalar ayaklarına gele, herkesler sana akıl danışa" yazılarının bulunduğu pankart dikkati çekti.

Başbakan Davutoğlu STK temsilcileriyle bir araya geldi

Başbakan Davutoğlu, Ramada Otel'de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle de yemekli toplantıda bir araya geldi.

Davutoğlu, yurt içindeki ziyaretlerinde, il ya da bölge bazında sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelmeye özel gösterdiğini belirterek, "Çünkü bu, sadece bir buluşmanın ötesinde, bir anlamda ortak geleceğimizle ilgili istişare etme imkanı sağlayan da çerçeve oluşturuyor" dedi.

Davutoğlu, Gaziantep'te de sivil toplum kuruluşlarıyla görüştüklerini ve beklentileri paylaştıklarını dile getirerek, "Gaziantep işgal altına düştüğünde hiçbir yerden talimat, destek beklemeden halk omuz omuza vermiş ve işgal ordularını şehirden çıkarmıştı. Çok şanlı bir direnişti. Aslında sivil toplumu tanımlamak gerekirse, zor zamanlarda siyasi bir otorite ve devlet yapısı olmadığı durumlarda dahi eğer o toplum bir araya gelip omuz omuza vermiş ve ortak kaderini şekillendirme iradesi göstermişse sivil toplum orada vardır. O bakımdan Gazianteplileri tebrik etmiştim" değerlendirmesinde bulundu.

İşgal altındaki bir ülkede, tam da yeni bir istiklal harbine yöneldiği bir anda Gaziantep'in bir umut ışığı olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Kahramanmaraş'ta, Şanlıurfa'da da aynı destanın yazıldığını, insanların sivil toplum iradesiyle bir araya gelip şehirlerini savunduğunu ve büyük bir milli uyanışa da öncülük ettiğini söyledi. 

Davutoğlu, bu açıdan bakıldığında şehirlere, şehirlerin havzalarına, bölgelerine sahip çıkmanın bir mekan bilincinin yansıması olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Şehir bilincinin gelişmesi bir tür nepotizme yönelmiyorsa ki mükemmel bir duygudur ve hem geleneksel kültürümüzün hem de çağdaş kültürün en önemli unsurudur, kendi şehrine, hatta şehrin içinde kendi mahallesine, kendi semtine sahip çıkamayan bir anlayışın, ülkenin bütünlüğüyle ilgili bir gelecek planlaması mümkün olmaz. O anlamda şehir bilinci, şehir içinde sivil toplum ile birlikte ortaya çıkan o ortak irade anlayışı, ülkeleri yükselten, ülkelerin kalkınmasına ivme kazandıran bir anlayıştır.

Bu aynı zamanda özgürleştirici bir anlayıştır. Çünkü yerel hayatta, kültürde ve sivil toplumda ne kadar özgür bir hareket olursa, atmosfer olursa, ülke bazında da o derece gelişmiş ve özgür bir ortam sağlayabilirsiniz. Eğer toplum yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya ortak akıl üretme kabiliyetini kaybetmişse ortak kader bilincini kaybetmişse işte o andan itibaren o toplumları, ilkeleri, bir arada tutma imkanı da kalmaz. Mesela Suriye... Halep şehri yerle bir edilirken ülkenin lideri, başkanı kendi şehrini havadan bombalarken, o şehrin halkı ortak bir kimliği kaybetmiş ise işte o zaman, bu Halep için olduğu kadar Hama, Humus için de geçerlidir, ülkenin birliğini ve beraberliğini koruma imkanı da kalmaz. O bakımdan bunun benim hiç terk etmeyeceğim bir yaklaşım olacağını öncelikle size taahhüt etmek isterim."

"Tarihi bir eşikten geçiyoruz"

Başbakan Davutoğlu, gittiği her yerde sivil toplumla buluşacaklarını, çok daha fazla vakit ayırıp karşılıklı istişarede bulunmaya çalışacaklarını vurgulayarak, "Türkiye'nin bu kritik tarihi eşikten en doğru kararları, en doğru şekilde almasına zemin teşkil edecek bir istişare ve özgür bir tartışma ortamı sağlamaya özel göstereceğiz" dedi.

Farklı siyasi görüşlere sahip olunabileceğine, farklı kaygıların öncelik sıralamasında öne alınabileceğine işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ama hepimiz bu kritik tarihi eşikten gelecek perspektif itibariyle ortak bir zeminde buluşma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Dikkat ederseniz, öylesine bir tarihi eşikten geçiyoruz ki geçtiğimiz hafta Brüksel'de yaptığım konuşmada zikrettim, şu anda devletler artık sahip oldukları kimliklerle veya ait oldukları bölgelerle anılmıyor sadece. Ben baktığımda üç kategorik ülke görüyorum. Avrupa'da da Avrupa dışında da dünyada da... Kendi ülkesi için vizyon üretebilen ve o vizyon etrafında toplumu mobilize edebilen, aynı zamanda da yönetim kabiliyeti gösterebilen devletler. İkincisi, vizyon üretemeyen ama yönetim kabiliyetini kaybetmemiş devletler. Üçüncüsü ise vizyonu olmayan, yönetim kabiliyetini kaybetmiş devletler. Birinciler demokratik bir sistem içerisinde, özgür bir ortamda ve doğrudan halkın meşruiyetiyle meşruiyet kazanmış idarelerin olduğu ortamlarda, halkı için vizyon üretmeyi bilenler mesafe alıyorlar ve yönetim kabiliyetini sürdürebiliyorlar. Şunu açık yüreklilikle söylemek isterim ki elhamdülillah ülkemiz bu kategoridedir."

"Vizyon ve yönetme kabiliyeti kalmayan ülkeler parçalandı"

Burada bir konuşma yapan Davutoğlu, bir ülkede vizyon olmayıp sadece yönetebilme kabiliyeti kaldıysa o ülkenin statikleştiğini, var olanı muhafaza etmeye çalıştığını, Türkiye'nin bazı komşuları ile Doğu Avrupa ülkelerinin bu kategoriye konulabileceğini dile getiren Davutoğlu, şu anda Avrupa'da Almanya dışında birinci kategoride çok az ülke kaldığını ifade etti.

Davutoğlu, vizyon ve yönetme kabiliyeti kalmayan ülkelerin parçalandığını veya parçalanmanın eşiğine geldiğini belirterek, bu ülkelere Suriye ve Libya'yı örnek gösterdi.

Bu anlamda ülkenin gelecek perspektifini ve vizyonunu sürekli tartışmaları gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, 62. Hükümet'in programını oluştururken özgürlüklerin işletilmesi, demokrasinin tahkim edilmesi, daha özgürlükçü bir anayasaya geçiş için bütün çabaların gösterilmesi, insani kalkınma, sosyal devlet gibi konulara önem verdiklerini anlattı.

Davutoğlu, 1 Aralık'tan itibaren G-20 dönem başkanlığını üstlendiklerini kaydederek, G-20'nin kalkınma hedefinin yüzde 2 olduğunu, Türkiye'nin ortalama yüzde 5 büyüdüğünü söyledi.

Her sene yüzde 6-7 büyüyen dünya ticaretinin şu anda yüzde 3 büyüyüp büyümeyeceğinin tartışıldığına işaret eden Davutoğlu, "Böyle bir daralma esnasında biz ülke dinamizmini harekete geçirmemiz ve bunu da toplumsal katmanlara yaymamız gerekir" dedi.

Davutoğlu, esnaflarla buluştuğu toplantıda aldıkları kararlar doğrultusunda verdikleri müjdelerden bahsederek, özellikle yok olmaya yüz tutmuş mesleklerde, belirli meslek alanlarında Halk Bankası'nın esnaflara vereceği kredinin faizsiz olacağını bildirdi.

Bunun insanı kalkınmanın bir parçası olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Esnafı ayakta tutamayan bir ekonomik sistem orta sınıfı ve toplumun geniş kesimlerini de memnun edemez" dedi.

"Dünyada istihdam alanları daralırken biz istihdam alanı oluşturduk"

Davutoğlu, 2001'de ekonomik krizde Başbakanlığın önünde yazarkasa fırlatıldığında esnafın sadece öfkesini ortaya koymadığını, aynı zamanda ekonomik sarsıntılarla nasıl bir sosyal krizin ortaya çıkabileceğinin görüldüğüne dikkati çekerek, 2008'de Avrupa'da başlayan krizlerin finansal olarak başladığını, daha sonra ekonomik ve sosyal krize dönüştüğünü anlattı.

Başbakan Davutoğlu şöyle devam etti:

"Dünya ekonomisindeki kriz hatlarını kontrol edebildiğiniz, nabzını tutabildiğinizde kendi ülkenizin gücünü ve karşı karşıya kalabileceği riskleri de kontrol edebilme imkanınız büyük oluyor. Bu anlamda dünya ekonomisinde Türkiye örnek bir ülke olarak gösteriliyor. Çünkü dünyada 2008'den bu yana bütün ülkelerde istihdam alanları daralırken biz 5,6 milyon vatandaşımıza istihdam alanı oluşturduk 2008'den bu yana. Son bir yıl içerisinde 1,3 milyon vatandaşımız istihdamla buluştu. Eğer bunu yapamamış olsaydık emin olunuz çok ciddi sosyal patlamalarla karşı karşıya kalabilirdik.

Biz Ankara'da ülkenin bütününe bakarken bir taraftan ülkenin makroekonomik dengelerinin ve reel istihdam alanlarının genişlemesine bakarız bir taraftan da her bölge özel misyonlar biçeriz tabiri caizse. O anlamda Trakya bizim sivil toplumumuzun çok güçlü olduğu, sivil toplum bilincinin çok köklü temellere dayandığı ve ekonomik dinamizmin de çok yüksek olduğu bir bölgemiz. Onun için özel önlem veriyoruz."

Davutoğlu, aynı toplantıyı Edirne'de de yaptıklarını anımsatarak, artık sık sık geleceğini Trakya'nın Asya derinliğinden Avrupa'ya doğru uzanan başları ve İstanbul da içine katıldığında bütün bir Türkiye'nin lokomotifi gibi olduğunu aktardı.

"Trakya'nın önemini yeterince anlatamadık"

İstanbul'un da Üsküp'ün de Trakya'dan fethedildiğini dile getiren Davutoğlu, çift yönlü bir fetih hareketinin buradan başladığını, Rumeli medeniyetlerinin buralarda dokunup bezendiğini anlattı.

"Eğer Tekirdağ ve Edirne o dönemde bu öncülüğü yapmamış olsalardı Üsküp, Saraybosna bir Türk, Osmanlı şehri olarak kurulamazdı" diyen Davutoğlu, Edirne'ye bu anlamda Avrupa'ya mühürlerini vurdukları özel bir şehir olarak bakılması gerektiğini ifade etti.

Davutoğlu, Tekirdağ'ın iki başkent olan Edirne ve İstanbul arasında bulunduğunu belirterek, Soğuk Savaş döneminde Trakya'nın öneminin dünyaya yeterince anlatılamadığını söyledi.

Soğuk Savaş şartlarında Türkiye-Bulgaristan sınırının NATO ile Varşova Paktı sınırı olduğunu kaydeden Davutoğlu, bütün yolların asırlardır kendisinden dağıldığı Edirne gibi bir şehrin bir anda çıkmaz sokak haline döndüğünü aktardı.

Davutoğlu, Selanik'in Osmanlı döneminde 15, 16, hatta 19'uncu yüzyılda da Avrupa'nın en önemli limanından olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"20. yüzyılın başında onlarca farklı dilde yayın yapılırdı. Canlı bir şehirdi. Selanik'ten Baltık Denizi'ne kadar ticaret yolu vardı. Bir yanda Selanik çıkmaz sokağı oldu. Çünkü yukarısı Makedonya, Yugoslavya. Ve bütün bu şehirler tek tek önem kaybettiler. Avrupa şehir sıralamasına bakın 16. yüzyılı sıralasanız sadece Avrupa'da değil dünyada en büyük şehir İstanbul'dur, 1 milyona yakın nüfusuyla. Bu, Fransız nüfus tarihçilerinin yaptığı son bir çalışmada da tescil edildi. 2. büyük şehir Pekin'dir. 3. büyük şehir Kahire'dir. O sıralamada Selanik, Edirne, Saraybosna çok önlerdeydi. Ama öyle bir parçalanma yaşadı ki Rumeli coğrafyası her bir şehir önemini kaybetti. Filibe'ye bakın şimdi. Neredeyse ilçe büyüklüğünde bir yer haline dönüştü."

Davutoğlu, bu yüzden Avrupa Birliği eylemi planlarken hedeflerinin bu demir duvarları, çitleri kaldırmak olduğunu belirterek, Soğuk Savaş sonrası bu konuda önlerine büyük bir imkan çıktığını dile getirdi.

"Her bir şehrin ve bölgenin bizim için taşıdığı önem var"

Başbakan Davutoğlu, "Neden biz hükümet olarak bir taraftan AB çalışmalarına hız verdik bir taraftan da çevre ülkelerle yüksek düzey işbirliği konseyleri kurduk? Çünkü istedik ki Edirne hemen ötesi demir blok ayrışmasının duvarıyla örülmesin. Bulgaristan'la ilişkilerimiz gelişsin. İstedik ki Yunanistan ile Batı Trakya üzerinden süregelen gerilim o sınırı aşılmaz bir duvar haline getirmesin" diye konuştu.

Yüksek hızlı tren projeleriyle Türkiye'yi donattıklarını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Yüksek hızlı tren projesi... Türkiye'yi donatıyoruz. İstanbul-Kırklareli-Tekirdağ-Edirne, Halkalı-Kapıkule hattı. 230 kilometrelik bir hat. Biz bunu tamamlayacağız. Ben bunu Yunan Başbakanına ve Selanik Belediye Başkanına söylemiştim. Buradan Selanik'e hızlı tren yapalım. Selanik'ten İzmir'e hızlı feribot yapalım ki tekrar İzmir, İstanbul, Selanik kurtarılsın. Bu, Trakya'ya olağanüstü büyük bir imkan kazandıracak ve Trakya'yı Avrupa'ya bağlayacak. Biz bunu yapacağız ama ondan ötesi yapılabilir mi emin değiliz. Vizyon sahibi ülkeler ile olmayan ülkeler arasındaki fark bu. Konya'dan Antalya'dan Kayseri'ye turizm hızlı treni yapıyoruz şimdi. Bu bir perspektif, vizyon. Antalya'ya gelen turist Kapadokya'ya gitsin diye. Ticaret yolları itibarıyla Konya, Karaman, Mersin Limanı'na inen oradan Adana, Osmaniye, Gaziantep ve Habur'a kadar giden yine hızlı tren yapıyoruz. Çünkü her bir şehrin ve bölgenin bizim için taşıdığı önem var."

Başbakan Davutoğlu, Avrupa'nın krizle uğraşmaktan vizyon üretmeye vakti kalmadığını dile getirerek, Bulgaristan'ın ikinci büyük şehri Filibe'deki havalimanının işlemediğini, Çorlu Havalimanı'ndaki yolcu sayısının İstanbul'a yakın olmasına rağmen ise 14 binden 123 bine çıktığını söyledi.

Bir organize sanayi bölgesinde 2002'de 12 bin vatandaş çalışırken şu anda 4 organize sanayi bölgesinde 48 bin 500 kişinin çalıştığı bilgisini veren Davutoğlu, ayrıca Tekirdağ'a 9 organize sanayi bölgesi 2 sanayi sitesi daha kuracaklarını sözlerine ekledi.

"Trakya Gelişim Projesi'ni hazırladık"

Davutoğlu, Tekirdağ Ramada Otel'de sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldiği yemekte yaptığı konuşmada, Trakya'daki bütün ilçelerin tümünün gelişmeye aday ilçeler olduklarını aktardı. 

Trakya'daki tüm iller için bütüncül bir stratejinin geliştirilmesi gerektiğini ve bunun için Trakya Gelişim Projesi'ni (TRAGEP)  hazırladıklarını aktaran Davutoğlu, bu projeye Trakya'nın bütününü düşünen bir perspektifle baktıklarını, Trakya'da entegre bir perspektif geliştirmeden Trakya ekonomisini geliştirmenin, onun ülke ekonomisine katkısını artırmanın mümkün olmadığını söyledi. 

Davutoğlu, Ergene Havzası'nda ıslah çalışmaları yaptıklarını birçok atık su tesisi kurduklarını hatırlattı.

Tarıma verilen desteği de artıracaklarını vurgulayan Davutoğlu, pirinçte Katma Değer Vergisi (KDV) oranını yüzde 8'den yüzde 1'e indireceklerini, soya, kanola ve aspirde 10 lira olan desteği 15 liraya yükselteceklerini, iyi tarım uygulamaları çerçevesinde ıtri, tıbbi bitki üretimi dönüm başına 100 lira destek sağlayacaklarını ifade etti.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bizim dağlarımız ovalarımız bu tıbbi tarıma çok elverişli. Emin olun tarım konusunda daha verimli bir şeye geçtiğimizde sadece Trakya, Hollanda ölçeğinde tarım verimliliği sağlayabilir. Dönüm başına bu çalışmalarda 30-60-100 Türk lirasına kadar giden kademeli çeşitler sağlayacağız. Mazot desteğini yüzde 5, gübre desteğini yüzde 10 artıracağız. Bunları seçim dolayısıyla yaptığımız düşünülmesin. Hayır. Başbakanlık görevini aldıktan sonra her konuda çok detaylı derinlemesine brifingler alıyorum, ne yapılması gerekiyorsa bunların yapılması için bizzat takip ediyorum. Buraya gelmeden önce Trakya'yla ilgili bütün meseleleri bizzat anlayabilmek için elimizden gelen çabayı hep gösteriyoruz. Bunlar bizim 2023'e giden perspektifteki çalışmalarımız."

Tekirdağ'daki sağlık hizmetleri

Trakya'da bir ağız diş sağlığı merkezini hizmete açacaklarını bildiren Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Biz iktidara geldiğimizde 4 hastane inşaat halindeydi, tamamlanamıyordu, tamamladık. 3 sağlık merkezi, ondan bu yana da Çorlu'da 300 yataklı, Marmara Ereğlisi'nde de büyük ölçekli devlet hastanesi kurduk. Şimdi 480 yataklı Tekirdağ Devlet Hastanesini yapıyoruz. Namık Kemal Üniversitesinin araştırma merkezi hastanesini inşa ediyoruz. Namık Kemal Üniversitesi bizim dönemde 5 fakülte, 8 meslek yüksekokulu, 3 yüksekokul, bir teknokent kazandı. Bunların hepsini, bu Trakya ekonomisinin mümkün olduğu kadar Türkiye ekonomisi içindeki payı artsın ve dünya çapında Avrupa ekonomilerini, çevre ülkelerin ekonomilerini de sürükleyen bir nitelik kazansın diye... Çok az yerde bütün bu çok boyutlu ekonomik aktivite vardır."

"Geldiğimizde Türkiye'de 617 ambulans vardı" 

Bugün 798 ambulansın Tekirdağ'dan diğer illere gönderileceğine işaret eden Davutoğlu, şöyle dedi:

"2002 yılında biz ülkeyi devraldığımızda toplam ambulans sayısı neydi biliyor musunuz? 617. Bütün Türkiye'de 617 ambulans vardı. Şimdi biz bir hamlede 798 ambulansı bütün Türkiye'ye gönderiyoruz. 617 ambulans vardı, bu gidenlerle Türkiye'de toplam ambulans 5 bin 268 olacak. Ayrıca ambulans uçaklar var, ambulans helikopterler var. Sadece gündüz faaliyet gösteren ambulans helikopterleri yeniliyoruz, yeni helikopterler alıyoruz, gece de faaliyet gösterip yaralı taşıyabilecek. Dışişleri Bakanı olarak çok gurur duyduğum anlar yaşadım, Libya'dan 25 bin vatandaşımızı tahliye ettiğimiz zaman. Bizim vatandaşımız ve diğer ülkelerin vatandaşlarını 10 gün içinde tahliye ettik."

Davutoğlu, ambulans uçakların yaptığı çalışmaları aktarırken Somali'den yaralı bir TİKA çalışanının Türkiye'ye getirilmesi operasyonuna şu sözlerle değindi:

"Somali'de bir TİKA çalışanımız çölün ortasında mahsur kalmıştı. Çatışmalar arasında kalmış ve yaralanmıştı. Haber bana geldi, Sağlık Bakanımızla konuştuk, Mogadişu'daki Büyükelçimize talimat verdik. Oradan bir helikopterle yaralıyı önce Mogadişu'ya, biz de ambulans uçağımızı gönderip o helikopterimizden alıp ambulans uçağıyla Türkiye'ye getireceğiz. Çölün ortasında bir yer. Emin olun 6-7 saat sonraydı, yaralı hasta o çöl şartlarından Ankara'daki en yüksek teknoloji hastaneye taşınmıştı. Bu devletin operasyon kabiliyeti. Bunu şunun için zikrediyorum, Türkiye'de siyaset bazen kutuplaşmalara sebebiyet verecek bir dille yapılıyor olabilir veya böyle yapılmasını tercih edenler çıkabilir. Trakya'da da bunun şu veya bu şekilde yansımaları olabilir ama hepimizin hangi siyasi partiye oy verirsek verelim, herhalde ortada gizleyemeyeceği çok açık bir gerçek var ki Türkiye son 10 yıl içinde olağanüstü bir mesafe kat etti."

Çağdaşlığın milli normlar üzerinden çağdaşlık edebiyatı yapmak olmadığını kaydeden Davutoğlu, "Çağdaşlık Somali'de, çöldeki vatandaşını en hızlı ulaşım vasıtalarıyla ülkesine getirebilme kabiliyetidir. Çağdaşlık, sivil toplum üzerindeki bütün baskıların ortadan kalktığı herkesin özgürce düşüncelerini ifade ettiği bir Türkiye kurma idealidir. Daha iktidara geldiğimizde olağanüstü hal vardı. EMASYA'lar vardı. Yasaklar her yerdeydi" ifadelerini kullandı. 

Tekirdağ ve Trakyalılardan beklentilerinin ekonomik dinamizmi hayata geçirecek şekilde yerel süreçleri hızlandırmaları olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Yani tarım, ticaret, sanayi, turizm, ulaştırma. Türkiye'nin hiçbir başka bölgesinde bu kadar dar bir alanda bütün bu sektörler yoğun bir şekilde bulunmuyor. Her bir köşesinde Trakya'nın birbirleriyle de irtibatlandırarak yükselen Türkiye'nin yükselen bölgelerinden biri haline getireceğiz" dedi. 

"Batıya yatırım yapılmıyor" 

Davutoğlu, Türkiye'nin batı illerinde "Bütün yatırımlar Güneydoğu'ya yapılıyor, Batı ihmal ediliyor" şeklinde bir algının üretildiğini ancak bunun doğru olmadığını, doğuya da batıya da yatırımlar yapıldığını vurguladı. 

Türkiye'nin her yerinde aynı anda yükselme olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Zaten bir ülkede bir yerde yükseliş olur da diğer yerde düşerse orada optimum bir kalkınma sağlanamaz" dedi. 

Trakyalıların birlik ve beraberliğe verdiği öneme değinen Davutoğlu, "Trakya'da huzurun ekonomide kalkınmanın olması için Türkiye'de terör tehdidinin, Türkiye'deki sosyal gerilimlerin düşmesi lazım. onun düşmesi için de çözüm süreci lazım. Çözüm süreci herhangi bir şekilde ülke birliğinden, beraberliğinden feragat edilen bir süreç değil. Aksine ülkede tekrar aidiyet bilincini güçlendiren ki artık Türkiye'de hiçbir yer, tek renkli değil, her yerde Türkiye'nin her bölgesinden vatandaşlarımız yan yana yaşıyor, onu teminat altına almak başka ülkelerde yaşanan parçalanmaların ülkemize sirayet etmesine izin vermememiz lazım" dedi. 

Toplantıda bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade eden Davutoğlu, Tekirdağ ve Trakya'nın ülkenin motor gücü olacağına inandığını dile getirerek sözlerini tamamladı.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder