Başbakan Davutoğlu, "Kapalı kapılar ardından Türk demokrasisine karşı bu paralel çeteyle ne planladınız? Çıkın açıklayın" dedi.
Tekirdağ'ın,
Balkanlar'da, Evlad-ı Fatihan'ın zorlukla karşılaştığında dönüp
sığındığı şehir olduğunu aktaran Davutoğlu, "Hem ensar hem muhacir
olmuş, kahraman şehir Tekirdağ" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, "Avrupa, Rumeli" denilince akıllarına Tekirdağ'ın, aydınlık
yüzlü, çalışkan insanlar denilince de Tekirdağlıların geldiğini
anlatarak, şöyle devam etti:
"Onun için AK Parti davası her
zaman her yerde olduğu gibi en kolay Tekirdağlılara anlatılır. Tekirdağ,
Türkiye'de demokrasinin önemli bir merkezidir. Ekonomik kalkınmanın
odak şehridir. Uluslararası itibarının da en iyi anlaşıldığı şehirdir.
Son 12 yıl içinde biz, Tükiye'de demokrasiyi yeniden inşa etmenin
mücadelesini verdik. 60 yıllık demokrasi tarihimizde askeri darbeler,
darbelerin getirdiği o kısıtlamalara karşı özgürlüklerin mücadelesini
verdik. Tekirdağ, bir özgürlükler kalesi olarak, bir Avrupa
şehri olarak AK Parti'nin aslında en iyi anlaşılacağı şehirdir. Çünkü
son 12 yıl içinde bütün yasaklara karşı tam bir seferberlikle
demokrasiyi inşa ettik, ihya ettik ve demokrasinin, Türkiye'de
vazgeçilmez temel bir değer olarak benimsenmesini sağladık."
Tekirdağ'ın, ekonomik kalkınma itibarıyla hem tarım hem ticaret hem
sanayi hem de turizm kenti olduğunu ve bu kalkınmadan en çok istifade
eden şehirler arasında yer aldığını vurgulayan Davutoğlu, "Ekonomik
kalkınmamızda Tekirdağ odak şehirlerimizdendir. Yine önümüzdeki dönemde
de inşallah Tekirdağ, bizim için ekonomik kalkınmanın mihver
şehirlerinden olacaktır" dedi.
Davutoğlu, uluslararası itibar denildiğinde de Tekirdağ'ın bunu çok iyi anladığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Çünkü Tekirdağ, Avrupa Birliği yolunun ilk istasyon şehridir. Son 12 yıl içinde Avrupa yolunda attığımız adımları en iyi Tekirdağlılar anlar. Kim ne derse desin, Türkiye Avrupa tarihinin bir parçasıdır ve Avrupa geleceğinin de bir parçası olacaktır. Hem değerlerimizi koruyacağız hem de Avrupa
ile bütünleşmenin kararlı yürüyüşüne devam edeceğiz. Geçen hafta
Paris'te dünya liderleriyle birlikte yürürken sadece teröre karşı
yürümedik, aynı zamanda Avrupa'daki yabancı düşmanlığına karşı,
Avrupa'da yükselen ırkçılığa karşı sesimizi yükselttik. Biz dünyanın
neresinde olursa olsun teröre karşı her zaman ilkeli bir tavır
sergiledik. Ama bir kez daha Tekirdağ'dan sadece ülkemize değil,
Avrupa'ya ve dünyaya seslenerek diyorum ki fikir özgürlüğü hakaret etme
özgürlüğü anlamına gelmez. Hem teröre karşı dimdik duracağız ama
alemlere rahmet olarak gelmiş Hz. Peygambere yapılan hakarete karşı da
en yüksek şekilde sesimizi yükselteceğiz."
Biz, Trakya'ya geldiğimizde Tuna'ya kadar konuşuruz
Başbakan Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin Selçuklu'nun, Osmanlı'nın
devamı olduğunu ve ülkenin küresel bir güç olması yolunda gece gündüz
çalıştıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Bizim devletimiz
Türkiye Cumhuriyeti devleti nevzuhur bir devlet değildir.
Konjonktürel bir devlet değildir, kültürü, değeri, geleneği asırlar
öncesine giden köklü bir devlettir. Kökünde Selçuklu, Semerkand, Buhara
vardır. Kökünde Orta Asya vardır. Kökünde Evladı Resul vardır. Ve cihan
devlet Osmanlı vardır. Kökünde Evlad-ı Fatihan vardır. Avrupa'ya doğru
yürüyen Horosan Erenleri vardır. Şimdi Tekirdağlılar Evlad-ı Fatihan
çocukları olarak, Anadolu Yörükleri'nin torunları olarak, Balkan
muhacirlerinin devamı olarak çok iyi bilirler ve anlarlar ki biz
Trakya'ya geldiğimizde, Edirne'ye, Kırklareli'ne geldiğimizde sadece
Trakya'ya konuşmayız, Tuna'ya kadar bütün Balkanlar'a konuşuruz."
Davutoğlu, geçen ay Makedonya'ya gittiğini hatırlatarak, gözlerini yaşartan bir hadiseye şahit olduklarını söyledi.
Başbakan Davutoğlu, "Türkçe Bayramı'nda Yunus Emre'den ilham almış,
Horosan erenlerinin, Evlad-ı Fatihan'ın torunu Makedonyalı
soydaşlarımızla tarihdaşlarımızla dindaşlarımızla bir araya
geldiğimizde, bizden al bayrak istediler. Biz de onlara söz verdik. Bu
sözümüzü yerine getireceğiz. İnşallah önümüzdeki haftalarda, onlara söz
verdiğimiz gibi önce Üsküp'e, Gostivar'a, Kalkandere'ye
Ohri'ye, Makedonya'nın her bir köşesine, sonra da Balkanların her
yerine, isteyen her haneye, bir al bayrak, bir Kuran-ı Azimüşşan ve bir
Türkçe sözlük hediye edeceğiz" diye konuştu.
"İnşallah bir gün
özgür Küdüs'te de hep beraber olacağız" diyen Davutoğlu, "Nasıl zalim
Miloseviç ve onun zalimleri, Saraybosna'yı döverken, Gorajde'yi
kuşatmışken, hepimizin yüreği Saraybosna ile Gorajde ile Mostar
ile atmıştı, şimdi de hepimizin yüreği Gazze'de, Filistin'de, Suriye'de,
Somali'de, Irak'ta atıyor" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu,
zulme karşı sesiz kalmış, zillete düşmüş bir neslin devamı
olmadıklarını, aksine dünyanın her yerine İlahi Kelimetullah davasını,
adalet davasını götürmüş, Avrupa'da bugün ırkçılık karşısında ders
alınması gereken Saraybosna ve Balkanlar'da bütün dinlere, inançlara
özgürce yaşama hakkı tanıyan Evlad-ı Fatihan'ın torunları olduklarını
kaydetti.
Berlin'de Fatih Camisi'nin yakıldığını hatırlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Fatih Camisi'ni yakanlar ki ziyaret ettim, son 2 yıl içinde Almanya'da
94 camimize saldırıda bulunanlar, Avrupa'nın her yerinde yüzlerce
camiye saldırıda bulunanlar, bu anlamda kültür terörü işleyenler
gelsinler Rumeli tarihinden ders alsınlar. Kilisenin, caminin, sinagogun
yan yana olduğu, asırlarca yan yana yaşadığı, Saraybosna'da, Üsküp'den,
Filibe'den, Selanik'ten, Edirne'den, Tekirdağ'dan ders alsınlar. Şimdi,
AK Parti'yi eleştirmeye kalkanlar ve sanki AK Parti farklı düşüncelere,
müsamahakar değilmiş gibi içeride ve dışarıda birtakım propaganda
yürütenler, son 12 yıl içinde Türkiye'de her konuda tam bir özgürlük
devriminin yaşandığını görmelidirler. Tekirdağ'da her yere, her köşeye,
ilçeye, sokağa, mahalleye gideceksiniz ve özgürlük davamızı
anlatacaksınız. 28 Şubat'ta yapılan zulümleri, 12 Eylül döneminde
yaşanan baskıları, 27 Mayıs'ta dar ağacına gönderilen şehit
Başbakanımızı hatırlatarak 12 yıllık özgürlük destanımızı
anlatacaksınız."
Başbakan Davutoğlu, cumhuriyetçi olduklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet Halk Partisi gibi sadece adında cumhuriyet olan bir parti
değil. Biz gönülden cumhuriyetçiyiz, yürekten, zihinle emekle
cumhuriyetçiyiz. Cumhuriyetçilik cumhuriyeti yüceltmekle cumhurun sesine
kulak vermekle olur. Tek parti döneminde her türlü baskıyla cumhurun
üzerine gidenler, özgürlükleri kısıtlayan bir geleneğin takipçisi
olanlar hiçbir zaman cumhuriyetçi olamazlar. Bütçe konuşmasında
hatırlarsınız, Mısır'daki darbecilere sahip çıkınca Kılıçdaroğlu, dönüp
ona demiştim ki 'sahip çıkıyorsunuz, çünkü siz de darbecisiniz.'
Türkiye'de her darbenin ya yanında, ya arkasında, ya önünde Cumhuriyet
HalK Partisi oldu. Samimi Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerime,
seçmenlerime de sesleniyorum, son olarak 17-25 Aralık ile 19 Ocak MİT
tırlarına yapılan baskınla, 27 Mart'ta bizzat benim odamın dinleme
zilletine, ihanetine düşen bir çeteyle Kılıçdaroğlu'nun yan yana
durmasını içinize sindiriyor musunuz? Öyle bir dönemden geçiyoruz ki
herkes sınavda. Kimse demokrasi sınavından ve millete hesap vermekten
kaçamaz. Kılıçdaroğlu'na soruyorum, aslında kendi milletvekili sordu,
bir bayan, bir hanımefendi, CHP milletvekili, Kılıçdaroğlu'na paralel
çeteyle işbirliğini sordu. 12 soru yöneltti. Daha Kılıçdaroğlu'ndan
cevap yok. Kapalı kapılar ardında, Türk demokrasisine karşı bu paralel
çeteyle ne planladınız? Çıkın ve açıklayın."
Kılıçdaroğlu o hakaretlerin yanında, arkasında durdu
Başbakan Davutoğlu, CHP'yi eleştirerek, "Hem cumhuriyetçilik iddiasında
bulunacaksınız hem de dinimizi istismar eden, hayır hasenat peşinde
olan vatandaşlarımızı iyi niyetini istismar ederek, Türkiye'de bürokrasi
üzerinden darbe yapmak isteyen bir çeteyle beraber hareket edeceksiniz.
İşte bunların cumhuriyetçilikleri bu kadar. Cumhuriyet Halk Partisi'nin
cumhuriyetçiliği cumhurla ilgili değildir. Belki bir gazeteyle
ilgilidir, olabilir. Cumhuriyet gazetesiyle ilgili olabilir ama cumhur
ile ilgili değildir. Dikkat edin o gazete Peygamber Efendimize hakaret
ima eden karikatürleri bastığında yanında Kılıçdaroğlu vardı, cumhur
yoktu. Ama Kılıçdaroğlu o hakaretlerin yanında, arkasında durdu" diye
konuştu.
Türkiye'deki her türlü basın özgürlüğünün teminat altında olduğuna işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her türlü teröre karşı da her türlü güvenliği alacağız. Ama milletin
değerlerine, hele hele 1,5 milyar Müslüman'ın alemlere rahmet olarak
gördüğü Hz. Peygambere hakaret edilmesine izin vermedik, vermeyeceğiz.
Anadolu'dan Tekirdağ'a Süleyman Paşa ile yürüyen o Türkmen obaları, o
Yörük obaları, Evlad-ı Fatihan, Resul aşkına yürüdüler, Hz. Muhammed
aşkına, Hz. Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve
Sellem aşkına yürüdüler. İşte biz de aynı yoldayız. Kim ne derse desin,
kınayanın kınamasından çekinmeden söylüyoruz; bizim için cumhuriyet ve
cumhuriyetçilik, milli değerlerle, cumhurla buluşan bir zihniyettir.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin cumhurla da cumhuriyetle de ilgisi yoktur."
AK Parti kadrolarının cumhuriyete aşık ve cumhuriyeti hayat felsefesi
olarak gördüğü için Cumhuriyetin en yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığına,
liderleri Recep Tayyip Erdoğan'ı aday gösterdiğini kaydeden Davutoğlu,
"Peki CHP ne yaptı? Cumhuriyetçi CHP, kendi içinden Cumhuriyetin
zirvesine Cumhurbaşkanlığına bir aday gösterme cesareti ortaya koyabildi
mi? Kılıçdaroğlu, madem Cumhuriyet aşığıydın, niçin aday olmadın? Niçin
cumhurun önüne çıkıp da Cumhuriyeti taçlandırmak için
'Cumhurbaşkanlığına adayım' cesareti göstermedin? Gösteremezler çünkü
milletten onay ve izin alamayacaklarını bilirler. Gelirler Trakya'da,
İzmir'de, Muğla'da, Ege, Akdeniz, Trakya kıyılarında cumhuriyetçilik
yaparlar. Cumuhriyetçilik, Türkiye'nin her bir santimetrekaresinde
yapıldığı zaman cumhuriyetçiliktir" dedi.
Pensilvanya'da yapılan siyaset mühendisliğiyle aday buldular
MHP'yi de aynı konuda eleştiren Davutoğlu, "Milliyetçi Hareket Partisi,
niçin kendi içinden bir aday çıkaramadı? Neden Türkiye Cumhuriyeti
devletinin başına bir Milliyetçi Hareket Partiliyi aday
gösteremedi? Çünkü o da bilir ki milliyetçilik onun sadece ismindedir,
Türkiye'de milliyetçilik iddiasında bulunmak için vatanperverlik
iddiasında bulunmak için Namık Kemal'in izinde yürüyebilmek için
Hakkari'de de Edirne'de de Kars'ta da Muğla'da aynı sözü söylemek lazım,
oralara gidebilmek lazım, bu al bayrağı oralarda dalgalandırmak lazım.
Biz çok üzerine gidince Tunceli'ye gitti, sadece Valiliğin önünde
konuştu ve geri döndü" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu,
kendilerinin her gittikleri yerde vatandaşlarla kucaklaştıklarını,
onların kokusundan, yüreğinden güç aldıklarını ve bunun için AK
Parti'nin Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiğini ifade ederek, şöyle dedi:
"Diğerleri ne yaptı? Pensilvanya'da yapılan bir siyaset mühendisiyle
bir çatı aday buldular ve çatı aday diye ortaya koydukları şahıs
kaybedince Kılıçdaroğlu dedi ki 'Tabii Sayın İhsanoğlu'nu halk
tanımıyordu.' Peki halkın tanımadığı birini niye aday gösterdiniz? Bunu
şunun için zikrediyorum, bir kez daha söylüyorum; Türkiye'de gerçek
cumhuriyetçilik AK Parti tarafından savunulan bir idealdir. Gerçek
milliyetçilik vatana hizmet ve uluslararası itibarı yükseltme bakımından
AK Parti'nin gerçekleştirdiği bir hizmettir."
IMF'ye borç veren bir ülke olduk
Türkiye Cumhuriyeti'nin 12 yıl önce içinde bulunduğu durum ile bugün
kıyaslandığında farkın net şekilde görüleceğini vurgulayan Davutoğlu,
şöyle devam etti:
"12 yıl önceki Türkiye Cumhuriyeti devletini
düşünün. Fazla değil tek parti dönemine gitmiyoruz. Camilerin ahır
haline getirildiği, ezanın aslının yasaklandığı döneme gitmiyoruz, 12
yıl öncesine AK Parti öncesine öyle bir haldeydi ki devletimiz, o
Selçuklu'dan Osmanlı'dan Evlad-ı Fatihan'dan beslenen devletimizi o hale
düşürmüşlerdi ki bir IMF memuru gelir ve Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanına neredeyse talimat verirdi. Türkiye bir kaç milyon dolar için
Avrupa'ya el açardı. '5 sente muhtaç' diye sembolizm geliştirilmişti.
Peki 12 yılda nereden nereye geldik? 12 yıl içinde gücünü Namık
Kemal'den, gücünü ve ahlakını Süleyman Paşa'dan alan AK Parti
kadrolarıyla bırakın IMF'den borç almayı, IMF'e 5 milyar dolar borç
veren bir ülke olduk. İşte Cumhuriyetçilik budur. Bırakın 2001'de çok
küçük bankalardan, devletlerden hibe talep eden ülke olmayı şimdi
dünyada gayri safi milli hasılasına oranla en yüksek insani yardım
yapan, mazlumlara el uzatan en güçlü ülke oldu Türkiye Cumhuriyeti
Devleti. İşte aramızdaki fark bu. Cumhuriyetçilik bu, milliyetçilik bu."
Cumhuriyetçilik izzet meselesidir
Türkiye'de 1999 depreminde Ankara'dan Sakarya'ya ulaşamayan bir
hükümetin yerini, Van depreminde, 1 yılda 20 bine yakın konutla yepyeni
bir şehir inşa edebilen bir hükümetin aldığını aktaran Davutoğlu, "İşte
aramızdaki fark bu. Cumhuriyetçilik nutuk meselesi değildir.
Cumhuriyetçilik inanç meselesidir. Cumhuriyetçilik irade meselesidir,
kararlılık meselesidir ama en önemlisi izzet meselesidir, onur
meselesidir. Devletimizi o hale getirenler, 2002'de o hale getirenler
cumhuriyetçilik iddiasında bulunamazlar" ifadelerini kullandı.
Savunma sanayindeki atılımlar
Başbakan Davutoğlu, konuşmasında Türkiye'de savunma sanayinin kat ettiği mesafeye de değindi.
Geçmişte başka ülkelerin envanterinden çıkan "Artık biz kullanmıyoruz,
siz kullanın" diyerek "sadaka gibi" verdikleri tankları almak
için Türkiye'nin müzakere yürüttüğünü, o tanklar alındıktan sonra da
İsrail'e modernizasyon için milyonlarca dolar ödendiğini vurgulayan
Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Şimdiyse Altay tankıyla kendi tankını
üreten kudretli bir Türkiye Cumhuriyeti devleti var. Şimdi, geçen hafta
savunma sanayi icra komitesi toplantısı yaptık. Orada inşallah 2023'te
ilk prototipini üretecek olduğumuz kendi milli savaş uçağımızın ön
tasarım aşamasına geçmesine karar verdik. Şimdi tasarımı başlıyor
2023'te yüce ülkemizin semalarında Türkiye Cumhuriyeti markalı milli
savaş uçağımız uçacak. Aramızdaki fark bu. Şimdi Tekirdağlılar size
soruyorum, kim cumhuriyetçi, Türkiye cumhuriyeti devletini zelil duruma
düşürenler mi yoksa Türkiye Cumhuriyeti devletini dünyada yüksele güç
haline getiren AK Parti mi? Soruyorum, gerçek Cumhuriyetçi parti kimdir?
Gerçek cumhuriyetçi, cumhuriyeti taçlandıran parti AK Parti'dir. Bunu
her yerde cumhuriyetçiliğe inanan bütün vatanımızda olduğu gibi
Trakya'nın her köşesinde anlatacaksınız."
Esnaflara verilen müjdeler
Davutoğlu, DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde bir esnafın Başbakan'ın önünde yazarkasa kırdığını hatırlattı.
Ankara'da esnaflarla yaptıkları toplantıda, kaybolmaya yüz tutmuş
mesleklerde faizi kaldırdıklarını açıkladıklarını, ustalık beratını
almış ve yeni dükkan açmış esnaflara da 1 yıl faizsiz kredi
müjdesini verdiklerini aktaran Davutoğlu, "İşte yazarkasa kırılan
Türkiye'den esnafın fevç fevç Ankara'ya gelip bizimle buluştuğu ve bu
müjdeleri aldığı Türkiye'ye geçtik. Yine esnafımıza kredi sübvansiyonu
için ayırdığımız 600 milyon Türk Lirasını, 750 milyon Türk Lirasına
çıkardık. Bu takriben 4-5 milyar dolarlık ek kredi imkanı demek. İşte,
yazarkasa kırılan Türkiye'den bugün buralara geldik. Hamdolsun" dedi.
Annelere müjde
Trakyalı kadınların çok çalışkan olduklarını vurgulayan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Çalışan kadınlarımızın hep bir ikilemi vardı? Acaba bir evlat Rabbim
nasip ederse annelik mi yapayım çalışmaya devam mı edeyim diye. Yine
geçen hafta devrim mahiyetinde karar aldık. Çalışkan Trakyalı
kadınlarımıza bir anlamda hediye olsun diye buradan zikrediyorum. Artık
çalışan kadınlarımız anne olmaya karar verdiklerinde acaba 16 haftalık
annelik izni bitince ne yapacağım diye düşünmeyecekler, ondan sonra yarı
zamanlı olarak ilk çocuk için 2 ay yani 8 hafta, ikinci çocuk için 4 ay
16 hafta, üçüncü çocuk için 6 ay, 24 hafta yarı zamanlı çalışıp tam
ücret alacaklar. Bu o kadar önemli bir husus ki çalışan kadınlarımızın
istihdamında devrim mahiyetinde bir adım. Yine bütün annelerimize bütün
bacılarımıza kardeşlerimize bir hediye mahiyetinde devrim gibi bir adım
daha attık, hani memur maaşlarını bile ödemekten aciz olan o dönemler
varya o dönemlerin aksine bugün Türkiye'de yeni çocuk sahibi olan her
anneye evlat sahibi olan her anneye bir altın, hükümetimizden
devletimizden hediye olarak verilecek. İlk çocukta yarım altın karşılığı
300 lira, ikinci çocukta yarım ve çeyrek karşılığı takriben 400 lira,
üçüncü çocukta tam altın, annelerimize devletimizden hediye olarak
verilecek."
Cumhurun nüfusunu artırarak ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmeye kararlıyız
Geçmişte Türkiye'yi yönetenlerin "Cumhurun nüfusu ne kadar az olursa
başımız o kadar az ağrır" diyerek doğum kontrolünü teşvik
ettiklerini, "Cumhurun nüfusunu azaltıp, yaşlı nüfusu artırırsak gayri
safi milli hasılada da daha yukarılarda çıkarız" şeklinde bir hesabın
içinde olduklarını dile getiren Davutoğlu, "Bunların Cumhuriyetçilikleri
böyle, cumhuru azaltarak yükselmek. Biz ise aksine cumhurun nüfusunu
artırarak ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmeye kararlıyız. Cumhurumuz ne
kadar artarsa gücümüz o kadar artar. Onun için 'En az 3 çocuk' derdi
Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminde. Biz ise diyoruz ki 'Rabbimiz ne
verirse başımızın üstündedir', bu milletin nüfusu ne kadar artarsa
bizim sorumluluğumuz o kadar artar" diye konuştu.
Başbakanlık
görevini devraldıktan sonra adım adım Anadolu'yu dolaştığını bir
taraftan da hükümet icraatlarında bulunduklarını aktaran Davutoğlu,
şunları kaydetti:
"Sadece annelere, esnaflara yardım değil
uyuşturucuyla mücadele konusunda dev adımlar atıyoruz. 25 sektörel
dönüşüm programı ilan ettik, her birini adım adım uyguluyoruz ama bu
arada Cumuhriyet Halk Partisi ne yapıyor? kendi Şişli ile uğraşıyorlar,
Şişli'de bir ilçede, demokrasiye aykırı olarak seçim öncesinde alınmış
imzalı bir taahhüdün peşindeler, mahkemeye düştüler, bir birlerini
tehdit ettiler, şantaj yaptılar işte onların ahlakı da yolu da yolculuğu
da bu. Birbirine saygı göstermeyen bir kadro millete saygı gösterir mi?
Milli iradeye saygı gösterir mi?"
Tekirdağ'ın çilelerinin bitmesi ancak ve ancak AK Parti iktidarıyla mümkün
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmişte "Mahalli idareleri
nasıl idare ettiysek Türkiye'yi de öyle idare ederiz" dediğini, şimdi
ise bunu söyleyemediğini kaydeden Davutoğlu, salonda bulunanlara
"CHP'nin Tekirdağdaki yerel yönetiminden memnun musunuz?" diye sordu.
"Hayır" yanıtını alan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Neydi o aralık ayında sokaklarda çamur deryaları? Bütün Türkiye'ye
Tekirdağ manzaraları yakıştı mı? Şimdi şunu demek lazım; Eğer
CHP Şişli'deki siyaset ahlakıyla Tekirdağ'daki hizmet seviyesiyle
Türkiye'ye talip oluyorsa Allah bu milleti muhafaza etsin. Zaten millet
onlara bu emaneti vermez ama Tekirdağlılar eğer AK Parti
belediyeciliğine bu emanet tevdi edilmiş olsaydı bugün Türkiye'nin en
başarılı belediyecilik örnekleri Tekirdağ'a yansırdı ama AK
Parti kadroları olarak sizlere emanetimiz şudur, hiç gücenmeyeceksiniz
hiç küsmeyeceksiniz, sorumluluk öncelikle bizim üzerimizdedir, her
Tekirdağlı'nın kapısını çalacaksınız ve selamımızı ileteceksiniz ve
Türkiye'nin yükselişinin de Tekiradağ'ın yükselişinin de Tekirdağ
şehrinin çilelerinin bitmesinin de ancak ve ancak AK Parti iktidarıyla
mümkün olduğunu anlatacaksınız."
AK Parti'nin "zayıf olduğu
şehirler ve kıyı efsanesini" yıkacaklarını dile getiren Davutoğlu, AK
Parti'nin demokrasi, ekonomi felsefesini, hizmet anlayışını en iyi
Tekirdağlılarının anlayacağını aktardı.
"Aydınlık yüzlü
Tekirdağlılara Türkiye'nin aydınlık geleceğinin AK Parti'nin elinde
olduğunu anlatacaksınız" diyen Davutoğlu, 12 yılda Tekirdağ'a 8 milyar
lira yatırım yaptıklarını, 2002'de 299 milyon dolar Olan ihracat
rakamının 2013'te 912 milyon dolara çıktığını, bu sürede şehirde 2
bin 336 derslik inşa ettiklerini, 2006'da Namık Kemal Üniversitesi'ni
kurduklarını, üniversitede 8 fakülte, 3 enstitü, 11 meslek yüksekokulu, 3
yüksekokul ve teknokent bulunduğunu anlattı.
Davutoğlu,
Tekirdağ'daki 87 kilometre bölünmüş yola 231 kilometre ilave ettiklerini
kaydederek, bugün İstanbul'dan şehre karayoluyla geldiğini, şehirler ve
ilçeler arası karayollarının üst düzey kalitede olduğunu anlattı.
Geçmişte bir Doğu Avrupa
ülkesi büyükelçisinin kendisine, "Bütün Doğu Avrupa'yı geçtikten sonra
Anadolu'ya Edirne'den girdiğimde çağdaş bir dünyaya geldiğimi farkettim"
dediğini aktaran Davutoğlu, "Türkiye'nin Trakyası kesinlikle Avrupa
Birliği standartlarından üstündür. Her açıdan üstündür. Şimdi esas
büyük projemiz Tekirdağ-Kırklareli-Edirne yani Halkalı-Kapıkule arasında
yüksek hızlı treni yapıyoruz. 230 kilometrelik bu yüksek hızlı trenle
Avrupalılara da Edirne'nin ötesindeki Avrupa'ya da 'işte çağdaşlık
budur' diye göstermiş olacağız" ifadelerini kullandı.
Tekirdağ'daki sağlık yatırımları
Başbakan Davutoğlu, Tekirdağ-Muratlı demiryolunu da çift hatlı hale
getireceklerini ve demiryolu liman bağlantısını sağlayacaklarını dile
getirerek, 175 kapasiteli Tekirdağ yat limanını tamamlamak üzere süratle
çalıştıklarını, Çorlu Havalimanı'nı yenilediklerini kaydetti.
Davutoğlu, 2002'de bu havalimanını kullanan yolcu sayısının 14 bin
olduğunu ve rakamın 2013'te 123 bine çıkarak yüzde 755 artış
yaşandığını ifade ederek, kendilerinden önce yapımına başlanan 3 devlet
hastanesi ve 4 aile sağlığı merkezini, 300 yataklı Çorlu Devlet
Hastanesi'ni kendilerinin tamamladığını, Saray Devlet Hastanesi'ni, 9
adet aile sağlığı merkezini kurduklarını söyledi.
480 yataklı
Tekirdağ Devlet Hastanesi'nin de aralarında olduğu 3 hastane daha inşa
ettiklerini kaydeden Davutoğlu, bugün 798 ambulansı Tekirdağ'ın
bereketli ve şifa dolu topraklarından Türkiye'ye göndereceklerini
bildirdi.
AK Parti iktidara geldiğinde, 2002'de tüm Türkiye'de
617 ambulans bulunduğunu, kendilerinin bir seferde 798 ambulansı hizmete
soktuklarını belirten Davutoğlu, "İşte cumhura saygı, cumhuriyetçilik
bu. Ve bu yıl ambulans sayısını 5 bin 268'e çıkarıyoruz. 617'den 5 bin
268'e... Millet bu hizmeti unutur mu? Bugün özellikle bu ambulansları
Tekirdağ'a getirdik. Tekirdağlı kardeşlerimiz de ülkemizin kudret ve
şefkatini görsün. Artık sağda, bayırda, kar, kışta hastaneye ulaşamadığı
için vefat eden veya çok ağır durumda hastaneye gelebilen örnekler
kalmadı. Her yere ambulans helikopterle ulaşıyoruz" diye konuştu.
Davutoğlu, 2 yıl önce Somali'de çölün ortasında farklı taraflar
arasındaki çatışmada Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı
personelinin yaralandığını duyar duymaz Sağlık Bakanı'na ulaştığını
belirterek, Somali Büyükelçisi'ne talimat verildiğini, oradan helikopter
kiralandığını, Türkiye'den de Mogadişu'ya ambulans uçak gittiğini,
yaralı personelin 6-7 saat sonra Somali'deki çölden Ankara'nın en
kaliteli hastanesine getirildiğini anlattı.
Çiftçilere müjdeler
Tekirdağ için söylenen 3T'de (tarım, ticaret turizm) devrim
yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini belirten Davutoğlu, şöyle
devam etti:
"Bazı müjdeleri de şimdi sizlerle paylaşacağım.
Bunları Tekirdağlı ve Trakyalı kardeşlerime özellikle ama bütün
Türkiye'deki tarım erbabına, bereketli toprakları işleyen, alınteriyle
çalışan işçilerimize tarım sektörüne bir hediye olarak zikrediyorum.
Soya, kanola ve aspirde sözleşmeli üretime yönelik 2014'te başlattığımız
dönüm başına 10 Türk Lirası ilave desteğini bu sene 15 Türk Lirası'na
yükseltiyoruz inşallah. Ayrıca ayçiçeğini de bu kapsama alacağız. Mazot
ve gübre desteğinde artışımız devam edecek. Bu sene mazot desteğini
yüzde 5, gübre desteğini yüzde 10 artırıyoruz. İlk defa bizim
dönemimizde sertifikalı fidan desteği uygulaması başladı. Sanayi ve
ihracata yönelik yeni çeşitlerle meyve bahçesi kuran çiftçilerimizde bu
desteği yüzde 50 artırıyoruz. İyi tarım uygulamaları çerçevesinde ıtri,
tıbbi bitki üretimi yapanlara dönüm başına 100 Türk Lirası ayrıca destek
vereceğiz."
Tekirdağ'ı bu sene ÇATAK yani Çevre Amaçlı Tarım
Arazilerinin Korunması Projesi kapsamına alacaklarını dile getiren
Davutoğlu, bu çerçevede üreticilere dönüm başına 30, 60 ve 135 Türk
Lirası destek sağlayacakları bilgisini verdi.
Davutoğlu, tarım
şehri Tekirdağ'a son 12 yılda desteklerini yüzde 319 artırdıklarını
kaydederek, "Hayvancılığa 302 milyon lira destek sağlamıştık. Şimdi
Trakya için dev bir adım atıyoruz. Bunu Edirne'de de, Kırklareli'nde de
zikrettim. TRAGEP, yani Trakya Gelişim Projesi'ni başlatıyoruz. Bir
anlamda bütün Trakya'da yeni bir GAP benzeri projeyi gündeme alıyoruz ve
bu yola Tekirdağ'ı, Trakya'yı sadece türkiye'nin değil bütün
Balkanların hatta bütün Avrupa'nın en bereketli tarım havzası haline
getireceğiz" diye konuştu.
Tekidağ'da 2003-2014'de 15 bin 700
dönüm araziyi sulamaya açtıklarını ve yılda 8 milyon zirai gelir
sağladıklarını dile getiren Davutoğlu, Malkara Karacahalil Göleti ve
Malkara İbribey sulamasıyla ayrıca yer altı sulama tesisleri
yaptıklarını anlattı.
Bölgede yapımı tamamlanan barajları da anlatan Davutoğlu, Tekirdağ'a 8,5 milyon adet fidan diktiklerini vurguladı.
Davutoğlu, dün Muğla'da olduklarını, oraya 80 milyon fidan dikildiğini
belirterek, toplamda ülke genelinde 3,5 milyar fidan dikildiğini ancak
kesilmeyip taşınan 8-10 ağaç için yapılan Gezi provokasyonundan sonra
Yalova'da yüzlerce asırlık çınarın kesildiğini, kimseden ses
çıkmadığını, "provokasyon yapan CHP zihniyetinin her türlü tahribatı
yapmaktan hiç kaçınmadığını" anlattı.
Tekirdağ yükselen Türkiye'nin yükselen gücü olacak
Davutoğlu, Yavuz Sultan Selim Han adına, hayatını kaybettiği Muratlı
ilçesine bağlı Yukarısırt Köyü'nde hatıra ormanı kurmaya devam
ettiklerini belirterek, Tekirdağ'da Teknoloji Geliştirme Bölgesi
kurduklarını hatırlattı.
Pirinçte KDV yüzde 1'e düşecek
Bir organize sanayi bölgesinde 2002'de 12 bin vatandaş çalışırken şu
anda 4 organize sanayi bölgesinde 48 bin 500 kişinin çalıştığını, ayrıca
Tekirdağ'a 9 organize sanayi bölgesi, 2 sanayi sitesi daha kurmaya
kararlı olduklarını aktaran Davutoğlu, "Yüksek hızlı trenle, yat
limanlarıyla bütün bu sanayi bölgeleriyle Tekirdağ, yükselen Türkiye'nin
yükselen gücü olacak. Şimdi en önemli müjdeyi veriyorum ve bununla
kongremizin hayırlı olmasını diliyorum. Geçen hafta Bakanlar Kurulu'nda
istişare etmiştik, önümüzdeki Bakanlar Kurulu'na kararnameyi
getireceğiz. Pirincin KDV oranını yüzde 8'den yüzde 1'e düşürüyoruz.
Tekirdağ'ın, Trakya'nın bu müjdeyi beklediğini biliyorum" diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Gerçek cumhuriyetçiliği demokrasiyle Türk siyasi hayatında zirveye
taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kudretini bütün dünyaya
gösteren AK Parti'nin değerli teşkilat mensupları, yükselen Türkiye'de
Tekirdağ da Trakya da yükselecek. Ancak Tekirdağ'da da Trakya'da da
siyasette alışılmış çizgileri terketmenin vakti geldi. Tekirdağ'da
oylarımız 2002'den bu yana sürekli yükseliyor bu güzel ama birinci parti
olamadık. Şimdi sizden bir söz istiyorum. Haziran 2015'teki seçimlerde
Tekirdağ'da AK Parti'yi birinci parti yapmaya hazırmısınız? İnşallah AK
Parti'nin Tekirdağ'daki oy ortalamasını Türkiye'nin oy ortalamasının
üzerine çıkarmaya, yüzde 50 yapmaya hazır mısınız? Bütün Tekirdağ'ı
sokak sokak, semt semt, köy köy, ilçe ilçe, belde belde dolaşarak her
yere ulaşarak 'artık Tekirdağ'da AK Parti dönemi geldi' demeye hazır
mısınız? Tekirdağ'a gelip Cumhuriyet istismarı yapanlara
cumhuriyetçiliği öğretmeye hazır mısınız? Bütün Trakya'da AK Parti
bayrağını al bayrakla birlikte en yüksek zirvelerde dalgalandırmaya
hazır mısınız? Biz de Trakya'ya da, Tekirdağ'a da daha sık geleceğiz.
Önümüzdeki aylarda daha çok görüşeceğiz. Her yere ulaşacağız ve
Trakyamızda, Tekirdağımızda AK Partinin birinci parti olduğu yeni ve
aydınlık günlerin önünü açacağız."
Etkinlikten notlar
Başbakan Davutoğlu'na programda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik ile genel başkan yardımcıları Mustafa Şentop ve Süleyman
Soylu, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu da eşlik etti.
Davutoğlu, konuşmasının sonunda AK Parti Tekirdağ İl Başkanı Ahmet Akçay ile vatandaşları selamladı.
Başbakan Davutoğlu'nun konuşması sırasında salondaki vatandaşlar sık sık tekbir getirerek, çeşitli sloganlar attı.
Konuşması sırasında "Durma ilerle bu gençlik seninle" diye tezahürat
yapılması üzerine Davutoğlu, "Hep birlikte ilerleyeceğiz inşallah aziz
gençlik. Sizlerle birlikte ilerleyeceğiz" dedi.
Salonda,
üzerinde Başbakan Davutoğlu'nun çocukluk fotoğrafının ve "Babanne duası;
Kuzum Ahmad'ın oğlunla ordu, kızınla oba olasın, koç koç oğlanların
ardına düşe, ayaklarına taş değmeye dünyalar ayaklarına gele, herkesler
sana akıl danışa" yazılarının bulunduğu pankart dikkati çekti.
Başbakan Davutoğlu STK temsilcileriyle bir araya geldi
Başbakan Davutoğlu, Ramada Otel'de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle de yemekli toplantıda bir araya geldi.
Davutoğlu, yurt
içindeki ziyaretlerinde, il ya da bölge bazında sivil toplum
kuruluşlarıyla bir araya gelmeye özel gösterdiğini belirterek, "Çünkü
bu, sadece bir buluşmanın ötesinde, bir anlamda ortak geleceğimizle
ilgili istişare etme imkanı sağlayan da çerçeve oluşturuyor" dedi.
Davutoğlu, Gaziantep'te de sivil toplum kuruluşlarıyla görüştüklerini
ve beklentileri paylaştıklarını dile getirerek, "Gaziantep işgal altına
düştüğünde hiçbir yerden talimat, destek beklemeden halk omuz omuza
vermiş ve işgal ordularını şehirden çıkarmıştı. Çok şanlı bir direnişti.
Aslında sivil toplumu tanımlamak gerekirse, zor zamanlarda siyasi bir
otorite ve devlet yapısı olmadığı durumlarda dahi eğer o toplum bir
araya gelip omuz omuza vermiş ve ortak kaderini şekillendirme iradesi
göstermişse sivil toplum orada vardır. O bakımdan Gazianteplileri tebrik
etmiştim" değerlendirmesinde bulundu.
İşgal altındaki bir
ülkede, tam da yeni bir istiklal harbine yöneldiği bir anda Gaziantep'in
bir umut ışığı olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Kahramanmaraş'ta,
Şanlıurfa'da da aynı destanın yazıldığını, insanların sivil toplum
iradesiyle bir araya gelip şehirlerini savunduğunu ve büyük bir milli
uyanışa da öncülük ettiğini söyledi.
Davutoğlu, bu açıdan
bakıldığında şehirlere, şehirlerin havzalarına, bölgelerine sahip
çıkmanın bir mekan bilincinin yansıması olduğunu dile getirerek, şöyle
devam etti:
"Şehir bilincinin gelişmesi bir tür nepotizme
yönelmiyorsa ki mükemmel bir duygudur ve hem geleneksel kültürümüzün hem
de çağdaş kültürün en önemli unsurudur, kendi şehrine, hatta şehrin
içinde kendi mahallesine, kendi semtine sahip çıkamayan bir anlayışın,
ülkenin bütünlüğüyle ilgili bir gelecek planlaması mümkün olmaz. O
anlamda şehir bilinci, şehir içinde sivil toplum ile birlikte ortaya
çıkan o ortak irade anlayışı, ülkeleri yükselten, ülkelerin kalkınmasına
ivme kazandıran bir anlayıştır.
Bu aynı zamanda özgürleştirici
bir anlayıştır. Çünkü yerel hayatta, kültürde ve sivil toplumda ne kadar
özgür bir hareket olursa, atmosfer olursa, ülke bazında da o derece
gelişmiş ve özgür bir ortam sağlayabilirsiniz. Eğer toplum yukarıdan
aşağıya ve aşağıdan yukarıya ortak akıl üretme kabiliyetini kaybetmişse
ortak kader bilincini kaybetmişse işte o andan itibaren o toplumları,
ilkeleri, bir arada tutma imkanı da kalmaz. Mesela Suriye... Halep şehri
yerle bir edilirken ülkenin lideri, başkanı kendi şehrini havadan
bombalarken, o şehrin halkı ortak bir kimliği kaybetmiş ise işte o
zaman, bu Halep için olduğu kadar Hama, Humus için de
geçerlidir, ülkenin birliğini ve beraberliğini koruma imkanı da kalmaz. O
bakımdan bunun benim hiç terk etmeyeceğim bir yaklaşım olacağını
öncelikle size taahhüt etmek isterim."
"Tarihi bir eşikten geçiyoruz"
Başbakan Davutoğlu, gittiği her yerde sivil
toplumla buluşacaklarını, çok daha fazla vakit ayırıp karşılıklı
istişarede bulunmaya çalışacaklarını vurgulayarak, "Türkiye'nin bu
kritik tarihi eşikten en doğru kararları, en doğru şekilde almasına
zemin teşkil edecek bir istişare ve özgür bir tartışma ortamı sağlamaya
özel göstereceğiz" dedi.
Farklı siyasi görüşlere sahip
olunabileceğine, farklı kaygıların öncelik sıralamasında öne
alınabileceğine işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Ama
hepimiz bu kritik tarihi eşikten gelecek perspektif itibariyle ortak bir
zeminde buluşma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Dikkat ederseniz,
öylesine bir tarihi eşikten geçiyoruz ki geçtiğimiz hafta Brüksel'de
yaptığım konuşmada zikrettim, şu anda devletler artık sahip oldukları
kimliklerle veya ait oldukları bölgelerle anılmıyor sadece. Ben
baktığımda üç kategorik ülke görüyorum. Avrupa'da da Avrupa
dışında da dünyada da... Kendi ülkesi için vizyon üretebilen ve o
vizyon etrafında toplumu mobilize edebilen, aynı zamanda da yönetim
kabiliyeti gösterebilen devletler. İkincisi, vizyon üretemeyen ama
yönetim kabiliyetini kaybetmemiş devletler. Üçüncüsü ise vizyonu
olmayan, yönetim kabiliyetini kaybetmiş devletler. Birinciler demokratik
bir sistem içerisinde, özgür bir ortamda ve doğrudan halkın
meşruiyetiyle meşruiyet kazanmış idarelerin olduğu ortamlarda, halkı
için vizyon üretmeyi bilenler mesafe alıyorlar ve yönetim kabiliyetini
sürdürebiliyorlar. Şunu açık yüreklilikle söylemek isterim ki
elhamdülillah ülkemiz bu kategoridedir."
"Vizyon ve yönetme kabiliyeti kalmayan ülkeler parçalandı"
Burada bir konuşma yapan Davutoğlu, bir ülkede vizyon olmayıp sadece
yönetebilme kabiliyeti kaldıysa o ülkenin statikleştiğini, var olanı
muhafaza etmeye çalıştığını, Türkiye'nin bazı komşuları ile Doğu Avrupa
ülkelerinin bu kategoriye konulabileceğini dile getiren Davutoğlu, şu
anda Avrupa'da Almanya dışında birinci kategoride çok az ülke kaldığını
ifade etti.
Davutoğlu, vizyon ve yönetme kabiliyeti kalmayan
ülkelerin parçalandığını veya parçalanmanın eşiğine geldiğini
belirterek, bu ülkelere Suriye ve Libya'yı örnek gösterdi.
Bu
anlamda ülkenin gelecek perspektifini ve vizyonunu sürekli tartışmaları
gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, 62. Hükümet'in programını oluştururken
özgürlüklerin işletilmesi, demokrasinin tahkim edilmesi, daha
özgürlükçü bir anayasaya geçiş için bütün çabaların gösterilmesi, insani
kalkınma, sosyal devlet gibi konulara önem verdiklerini anlattı.
Davutoğlu, 1 Aralık'tan itibaren G-20 dönem başkanlığını
üstlendiklerini kaydederek, G-20'nin kalkınma hedefinin yüzde 2
olduğunu, Türkiye'nin ortalama yüzde 5 büyüdüğünü söyledi.
Her
sene yüzde 6-7 büyüyen dünya ticaretinin şu anda yüzde 3 büyüyüp
büyümeyeceğinin tartışıldığına işaret eden Davutoğlu, "Böyle bir daralma
esnasında biz ülke dinamizmini harekete geçirmemiz ve bunu da toplumsal
katmanlara yaymamız gerekir" dedi.
Davutoğlu, esnaflarla
buluştuğu toplantıda aldıkları kararlar doğrultusunda verdikleri
müjdelerden bahsederek, özellikle yok olmaya yüz tutmuş
mesleklerde, belirli meslek alanlarında Halk Bankası'nın esnaflara
vereceği kredinin faizsiz olacağını bildirdi.
Bunun insanı
kalkınmanın bir parçası olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Esnafı ayakta
tutamayan bir ekonomik sistem orta sınıfı ve toplumun geniş kesimlerini
de memnun edemez" dedi.
"Dünyada istihdam alanları daralırken biz istihdam alanı oluşturduk"
Davutoğlu, 2001'de ekonomik krizde Başbakanlığın önünde yazarkasa
fırlatıldığında esnafın sadece öfkesini ortaya koymadığını, aynı zamanda
ekonomik sarsıntılarla nasıl bir sosyal krizin ortaya çıkabileceğinin
görüldüğüne dikkati çekerek, 2008'de Avrupa'da başlayan krizlerin
finansal olarak başladığını, daha sonra ekonomik ve sosyal krize
dönüştüğünü anlattı.
"Dünya ekonomisindeki kriz hatlarını kontrol edebildiğiniz, nabzını
tutabildiğinizde kendi ülkenizin gücünü ve karşı karşıya kalabileceği
riskleri de kontrol edebilme imkanınız büyük oluyor. Bu anlamda dünya
ekonomisinde Türkiye örnek bir ülke olarak gösteriliyor. Çünkü dünyada
2008'den bu yana bütün ülkelerde istihdam alanları daralırken biz 5,6
milyon vatandaşımıza istihdam alanı oluşturduk 2008'den bu yana. Son bir
yıl içerisinde 1,3 milyon vatandaşımız istihdamla buluştu. Eğer bunu
yapamamış olsaydık emin olunuz çok ciddi sosyal patlamalarla karşı
karşıya kalabilirdik.
Biz Ankara'da ülkenin bütününe bakarken
bir taraftan ülkenin makroekonomik dengelerinin ve reel istihdam
alanlarının genişlemesine bakarız bir taraftan da her bölge özel
misyonlar biçeriz tabiri caizse. O anlamda Trakya bizim sivil
toplumumuzun çok güçlü olduğu, sivil toplum bilincinin çok köklü
temellere dayandığı ve ekonomik dinamizmin de çok yüksek olduğu bir
bölgemiz. Onun için özel önlem veriyoruz."
Davutoğlu, aynı
toplantıyı Edirne'de de yaptıklarını anımsatarak, artık sık sık
geleceğini Trakya'nın Asya derinliğinden Avrupa'ya doğru uzanan başları
ve İstanbul da içine katıldığında bütün bir Türkiye'nin lokomotifi gibi
olduğunu aktardı.
"Trakya'nın önemini yeterince anlatamadık"
İstanbul'un da Üsküp'ün de Trakya'dan fethedildiğini dile getiren
Davutoğlu, çift yönlü bir fetih hareketinin buradan başladığını, Rumeli
medeniyetlerinin buralarda dokunup bezendiğini anlattı.
"Eğer
Tekirdağ ve Edirne o dönemde bu öncülüğü yapmamış olsalardı Üsküp,
Saraybosna bir Türk, Osmanlı şehri olarak kurulamazdı" diyen Davutoğlu,
Edirne'ye bu anlamda Avrupa'ya mühürlerini vurdukları özel bir şehir
olarak bakılması gerektiğini ifade etti.
Davutoğlu, Tekirdağ'ın
iki başkent olan Edirne ve İstanbul arasında bulunduğunu belirterek,
Soğuk Savaş döneminde Trakya'nın öneminin dünyaya yeterince
anlatılamadığını söyledi.
Soğuk Savaş şartlarında
Türkiye-Bulgaristan sınırının NATO ile Varşova Paktı sınırı olduğunu
kaydeden Davutoğlu, bütün yolların asırlardır kendisinden
dağıldığı Edirne gibi bir şehrin bir anda çıkmaz sokak haline döndüğünü
aktardı.
Davutoğlu, Selanik'in Osmanlı döneminde 15, 16, hatta
19'uncu yüzyılda da Avrupa'nın en önemli limanından olduğunu belirterek,
şöyle devam etti:
"20. yüzyılın başında onlarca farklı dilde
yayın yapılırdı. Canlı bir şehirdi. Selanik'ten Baltık Denizi'ne kadar
ticaret yolu vardı. Bir yanda Selanik çıkmaz sokağı oldu. Çünkü yukarısı
Makedonya, Yugoslavya. Ve bütün bu şehirler tek tek önem kaybettiler. Avrupa
şehir sıralamasına bakın 16. yüzyılı sıralasanız sadece Avrupa'da değil
dünyada en büyük şehir İstanbul'dur, 1 milyona yakın nüfusuyla. Bu,
Fransız nüfus tarihçilerinin yaptığı son bir çalışmada da tescil edildi.
2. büyük şehir Pekin'dir. 3. büyük şehir Kahire'dir. O sıralamada
Selanik, Edirne, Saraybosna çok önlerdeydi. Ama öyle bir parçalanma
yaşadı ki Rumeli coğrafyası her bir şehir önemini kaybetti. Filibe'ye
bakın şimdi. Neredeyse ilçe büyüklüğünde bir yer haline dönüştü."
Davutoğlu, bu yüzden Avrupa
Birliği eylemi planlarken hedeflerinin bu demir duvarları,
çitleri kaldırmak olduğunu belirterek, Soğuk Savaş sonrası bu konuda
önlerine büyük bir imkan çıktığını dile getirdi.
"Her bir şehrin ve bölgenin bizim için taşıdığı önem var"
Başbakan Davutoğlu, "Neden biz hükümet olarak bir taraftan AB
çalışmalarına hız verdik bir taraftan da çevre ülkelerle yüksek düzey
işbirliği konseyleri kurduk? Çünkü istedik ki Edirne hemen ötesi demir
blok ayrışmasının duvarıyla örülmesin. Bulgaristan'la ilişkilerimiz
gelişsin. İstedik ki Yunanistan ile Batı Trakya üzerinden süregelen
gerilim o sınırı aşılmaz bir duvar haline getirmesin" diye konuştu.
Yüksek hızlı tren projeleriyle Türkiye'yi donattıklarını ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Yüksek hızlı tren projesi... Türkiye'yi
donatıyoruz. İstanbul-Kırklareli-Tekirdağ-Edirne, Halkalı-Kapıkule
hattı. 230 kilometrelik bir hat. Biz bunu tamamlayacağız. Ben bunu Yunan
Başbakanına ve Selanik Belediye Başkanına söylemiştim. Buradan
Selanik'e hızlı tren yapalım. Selanik'ten İzmir'e hızlı feribot yapalım
ki tekrar İzmir, İstanbul, Selanik kurtarılsın. Bu, Trakya'ya olağanüstü
büyük bir imkan kazandıracak ve Trakya'yı Avrupa'ya bağlayacak. Biz
bunu yapacağız ama ondan ötesi yapılabilir mi emin değiliz. Vizyon
sahibi ülkeler ile olmayan ülkeler arasındaki fark bu. Konya'dan
Antalya'dan Kayseri'ye turizm hızlı treni yapıyoruz şimdi. Bu bir
perspektif, vizyon. Antalya'ya gelen turist Kapadokya'ya gitsin diye.
Ticaret yolları itibarıyla Konya, Karaman, Mersin Limanı'na inen oradan
Adana, Osmaniye, Gaziantep ve Habur'a kadar giden yine hızlı tren
yapıyoruz. Çünkü her bir şehrin ve bölgenin bizim için taşıdığı önem
var."
Başbakan Davutoğlu, Avrupa'nın krizle uğraşmaktan vizyon
üretmeye vakti kalmadığını dile getirerek, Bulgaristan'ın ikinci büyük
şehri Filibe'deki havalimanının işlemediğini, Çorlu Havalimanı'ndaki
yolcu sayısının İstanbul'a yakın olmasına rağmen ise 14 binden 123 bine
çıktığını söyledi.
Bir organize sanayi bölgesinde 2002'de 12 bin
vatandaş çalışırken şu anda 4 organize sanayi bölgesinde 48 bin 500
kişinin çalıştığı bilgisini veren Davutoğlu, ayrıca Tekirdağ'a 9
organize sanayi bölgesi 2 sanayi sitesi daha kuracaklarını sözlerine
ekledi.
"Trakya Gelişim Projesi'ni hazırladık"
Davutoğlu, Tekirdağ Ramada Otel'de sivil toplum kuruluşu
temsilcileriyle bir araya geldiği yemekte yaptığı konuşmada, Trakya'daki
bütün ilçelerin tümünün gelişmeye aday ilçeler olduklarını aktardı.
Trakya'daki tüm iller için bütüncül bir stratejinin geliştirilmesi
gerektiğini ve bunun için Trakya Gelişim Projesi'ni (TRAGEP)
hazırladıklarını aktaran Davutoğlu, bu projeye Trakya'nın bütününü
düşünen bir perspektifle baktıklarını, Trakya'da entegre bir perspektif
geliştirmeden Trakya ekonomisini geliştirmenin, onun ülke ekonomisine
katkısını artırmanın mümkün olmadığını söyledi.
Davutoğlu, Ergene Havzası'nda ıslah çalışmaları yaptıklarını birçok atık su tesisi kurduklarını hatırlattı.
Tarıma verilen desteği de artıracaklarını vurgulayan Davutoğlu,
pirinçte Katma Değer Vergisi (KDV) oranını yüzde 8'den yüzde 1'e
indireceklerini, soya, kanola ve aspirde 10 lira olan desteği 15 liraya
yükselteceklerini, iyi tarım uygulamaları çerçevesinde ıtri, tıbbi bitki
üretimi dönüm başına 100 lira destek sağlayacaklarını ifade etti.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bizim dağlarımız ovalarımız bu tıbbi tarıma çok elverişli. Emin olun
tarım konusunda daha verimli bir şeye geçtiğimizde sadece Trakya,
Hollanda ölçeğinde tarım verimliliği sağlayabilir. Dönüm başına bu
çalışmalarda 30-60-100 Türk lirasına kadar giden kademeli çeşitler
sağlayacağız. Mazot desteğini yüzde 5, gübre desteğini yüzde 10
artıracağız. Bunları seçim dolayısıyla yaptığımız düşünülmesin. Hayır.
Başbakanlık görevini aldıktan sonra her konuda çok detaylı derinlemesine
brifingler alıyorum, ne yapılması gerekiyorsa bunların yapılması için
bizzat takip ediyorum. Buraya gelmeden önce Trakya'yla ilgili bütün
meseleleri bizzat anlayabilmek için elimizden gelen çabayı hep
gösteriyoruz. Bunlar bizim 2023'e giden perspektifteki çalışmalarımız."
Tekirdağ'daki sağlık hizmetleri
Trakya'da bir ağız diş sağlığı merkezini hizmete açacaklarını bildiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Biz iktidara geldiğimizde 4 hastane inşaat halindeydi,
tamamlanamıyordu, tamamladık. 3 sağlık merkezi, ondan bu yana da
Çorlu'da 300 yataklı, Marmara Ereğlisi'nde de büyük ölçekli devlet
hastanesi kurduk. Şimdi 480 yataklı Tekirdağ Devlet Hastanesini
yapıyoruz. Namık Kemal Üniversitesinin araştırma merkezi hastanesini
inşa ediyoruz. Namık Kemal Üniversitesi bizim dönemde 5 fakülte, 8
meslek yüksekokulu, 3 yüksekokul, bir teknokent kazandı. Bunların
hepsini, bu Trakya ekonomisinin mümkün olduğu kadar Türkiye ekonomisi
içindeki payı artsın ve dünya çapında Avrupa
ekonomilerini, çevre ülkelerin ekonomilerini de sürükleyen bir nitelik
kazansın diye... Çok az yerde bütün bu çok boyutlu ekonomik aktivite
vardır."
"Geldiğimizde Türkiye'de 617 ambulans vardı"
Bugün 798 ambulansın Tekirdağ'dan diğer illere gönderileceğine işaret eden Davutoğlu, şöyle dedi:
"2002 yılında biz ülkeyi devraldığımızda toplam ambulans sayısı neydi
biliyor musunuz? 617. Bütün Türkiye'de 617 ambulans vardı. Şimdi biz bir
hamlede 798 ambulansı bütün Türkiye'ye gönderiyoruz. 617 ambulans
vardı, bu gidenlerle Türkiye'de toplam ambulans 5 bin 268 olacak. Ayrıca
ambulans uçaklar var, ambulans helikopterler var. Sadece gündüz
faaliyet gösteren ambulans helikopterleri yeniliyoruz, yeni
helikopterler alıyoruz, gece de faaliyet gösterip yaralı taşıyabilecek.
Dışişleri Bakanı olarak çok gurur duyduğum anlar yaşadım, Libya'dan 25
bin vatandaşımızı tahliye ettiğimiz zaman. Bizim vatandaşımız ve diğer
ülkelerin vatandaşlarını 10 gün içinde tahliye ettik."
Davutoğlu, ambulans uçakların yaptığı çalışmaları
aktarırken Somali'den yaralı bir TİKA çalışanının Türkiye'ye getirilmesi
operasyonuna şu sözlerle değindi:
"Somali'de bir TİKA
çalışanımız çölün ortasında mahsur kalmıştı. Çatışmalar arasında kalmış
ve yaralanmıştı. Haber bana geldi, Sağlık Bakanımızla konuştuk,
Mogadişu'daki Büyükelçimize talimat verdik. Oradan bir helikopterle
yaralıyı önce Mogadişu'ya, biz de ambulans uçağımızı gönderip o
helikopterimizden alıp ambulans uçağıyla Türkiye'ye getireceğiz. Çölün
ortasında bir yer. Emin olun 6-7 saat sonraydı, yaralı hasta o çöl
şartlarından Ankara'daki en yüksek teknoloji hastaneye taşınmıştı. Bu
devletin operasyon kabiliyeti. Bunu şunun için zikrediyorum, Türkiye'de
siyaset bazen kutuplaşmalara sebebiyet verecek bir dille yapılıyor
olabilir veya böyle yapılmasını tercih edenler çıkabilir. Trakya'da da
bunun şu veya bu şekilde yansımaları olabilir ama hepimizin hangi siyasi
partiye oy verirsek verelim, herhalde ortada gizleyemeyeceği çok açık
bir gerçek var ki Türkiye son 10 yıl içinde olağanüstü bir mesafe kat
etti."
Çağdaşlığın milli normlar üzerinden çağdaşlık edebiyatı
yapmak olmadığını kaydeden Davutoğlu, "Çağdaşlık Somali'de, çöldeki
vatandaşını en hızlı ulaşım vasıtalarıyla ülkesine getirebilme
kabiliyetidir. Çağdaşlık, sivil toplum üzerindeki bütün baskıların
ortadan kalktığı herkesin özgürce düşüncelerini ifade ettiği bir Türkiye
kurma idealidir. Daha iktidara geldiğimizde olağanüstü hal vardı.
EMASYA'lar vardı. Yasaklar her yerdeydi" ifadelerini kullandı.
Tekirdağ ve Trakyalılardan beklentilerinin ekonomik dinamizmi hayata
geçirecek şekilde yerel süreçleri hızlandırmaları olduğunu dile getiren
Davutoğlu, "Yani tarım, ticaret, sanayi, turizm, ulaştırma. Türkiye'nin
hiçbir başka bölgesinde bu kadar dar bir alanda bütün bu sektörler yoğun
bir şekilde bulunmuyor. Her bir köşesinde Trakya'nın birbirleriyle de
irtibatlandırarak yükselen Türkiye'nin yükselen bölgelerinden biri
haline getireceğiz" dedi.
"Batıya yatırım yapılmıyor"
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder