"Osmanlı'nın hafızası" büyük tehlike atlatmış Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü 18 Ocak 2015 ANKARA
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün AA ile paylaştığı fotoğraflar, Osmanlı ile
bünyesinden çıkan onlarca devletin hafızası niteliğindeki birçok
evrakın nasıl kurtarıldığını anlatıyor.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün, Anadolu Ajansı (AA) ile paylaştığı fotoğraflar, Osmanlı
ile daha sonra bünyesinden çıkan onlarca devletin hafızası niteliğinde
olan bazı evrakların yok olmaktan nasıl kurtarıldığını gözler önüne
seriyor.
Fotoğraflarda, Osmanlı
Devleti'nin yıkılmasından sonra farklı binalarda ve depolarda tutulan
kıymetli evrak ve belgelerin, 1980'e kadar adeta kaderine terk edildiği
görülüyor.
Devlet Arşivleri Genel Müdürü Doç Dr. Uğur Ünal, AA
muhabirine yaptığı açıklamada, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın
talimatlarıyla sağlıklı ortamlarda korunmaya başlanan Osmanlı
evrak ve belgelerinin, o yıllara kadar hangi ortamlarda, ne koşulda
saklandığının fotoğraflarda da gözler önüne serildiğini belirtti.
Ünal, medyada zaman zaman fotoğraflar üzerinden "şimdiki Osmanlı
Arşivi binasının dere yatağına kurulduğu ve bu nedenle evrakın rutubet
ve nemden zarar gördüğünün ileri sürüldüğünü" hatırlatarak, bazı
fotoğraflardaki belgelerin geçmişte kötü koşullarda kalan ve yok
olmaktan kurtarılan belgeler olduğunu bildirdi.
AA, depolara girdi
Bu iddialara ilişkin Osmanlı
Arşivi'nin tüm depolarının ve diğer bölümlerinin kapılarını AA'ya açan
Ünal, evrakın sağlıklı bir şekilde korunması konusuna ilk kez 1980'lerde
el atıldığını anlattı.
Ünal, evrakı bu durumdan kurtaran arşivcilerin de çok büyük fedakarlıklarla çalıştıklarını kaydederek, şunları söyledi:
"1980'lerden sonra en çok konuşulan hususlardan birisi Türkiye'nin modern bir Osmanlı Arşivi binasına ihtiyaç hissettiğidir. Nisan 1998'de Türkiye'de ilk defa Milli Arşiv Şurası toplanır. Bu şura şu nedenle önemlidir, burada 13 değerli
akademisyenimiz 4 temel karar almıştır. Bu kararlardan ilki aynen
şöyledir: Osmanlı
Arşivi, 1990'lar için söylüyorum, mevcut binalarında büyük bir
risk altındadır ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Acilen Osmanlı
evrakı için modern, bir bütün olarak, siteye, sisteme, külliyeye
ihtiyaç vardır. Daha sonra 1990'ların sonunda 2000'lerin başında da bu
tartışılmıştır. Kamuoyu, akademisyenler, araştırmacılar, Osmanlı
Arşivi için böyle yeknesak bir külliye oluşması gerektiğinden hep
bahsetmişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız, o dönem Başbakanımız olan Recep
Tayyip Erdoğan zamanında böyle muazzam bir sitenin yapılması kararı
alınmıştır."
72 depo evrak ve belgeyle dolu
Osmanlı
döneminin hafızasını barındıran arşivde, 95 milyon belge ve 400 bine
yakın defter bulunduğunu anlatan Ünal, çalışanların yoğun şekilde
belgelerin tasnifini yaptığını, aynı zamanda evrakı dijitalleştirmeye
de uğraştığını bildirdi.
Uğur Ünal, Osmanlı
Arşivi'ndeki en eski belgenin 1434 tarihli Arnavutluk tahrir defteri
olduğunu ancak Kanuni dönemiyle muazzam bir evraka ulaşıldığını, bu
belgelerin arşivde yer aldığını söyledi.
İstanbul Kağıthane'deki binanın külliye mantığıyla, Osmanlı
ile Selçuklu mimarisinden esinlenilerek inşa edildiğini vurgulayan
Ünal, binayla ilgili son dönemde gündeme getirilen iddialara ve
eleştirilere de cevap verdi.
"Belgeleri ve defterleri yan yana dizdiğimizde 70 kilometrelik raf oluşabilir" diyen Ünal, şöyle konuştu:
"Biz burada 72 depoda bu evrakı muhafaza ediyoruz. 100'ün üzerinde depo
var ama 72 depo tamamen evrakla dolu vaziyette. Burada arşivcilik
sistemine göre son derece modern bir teknoloji uygulanıyor. Isı ve nem
oranları sürekli otomasyon sistemiyle kontrol ediliyor. Isı olarak 18-21
derece, nem olarak da yüzde 45-55. Bugün dünya arşivciliğinin, gelişmiş
ülkelerin kabul ettiği değerler burada korunuyor. En ufak bir
sıkıntı da merkezi otomasyon sistemimizde görülüyor ve olaya
anında müdahale ediliyor. Osmanlı evrakı tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar üst düzey koruma sistemine bu mekanlarda kavuşmuş durumdadır."
Daha önceki dönemlerde Osmanlı evrakının sahipsiz kaldığına ve eski medrese binalarında korunmaya çalışıldığına dikkat çeken Ünal, şöyle devam etti:
"Devlet merkezi Ankara'ya gidince Osmanlı'dan kalan bürokratik evrak
yer değiştirmemiş. Alfabe de değişince bunları okuyanlar azalmış ve
bunları çeşitli medrese binalarına koymuşlar ancak buralar
kullanılmadığı, arşiv
fonksiyonu taşımayan yerler olduğu için maalesef evraklar yağmur
görmüş, sıkıntılar yaşamış. Devlet arşivlerinin yeniden toparlanma
döneminde belgeler korunmaya başlanmış. Medyada, bazı mekanlarda
çekildiği iddia edilen fotoğraflar yer aldı. Bunların depolarımızla,
evrakın bulunduğu mekanlarla en ufak bir ilişkisi yok.
İlk defa
size izin veriyoruz bütün mekanlarımızı geziniz. Depoları geziniz.
Dünyanın hiçbir yerinde arşivleri bu kadar açık, şeffaf görme
şansı yoktur. Tek tek hepsini görün, en ufak bir sıkıntı, nem var
mı bunları kendi gözlerinizle görün istedik. Evraka gelince, evrak
üzerindeki rutubetlenme yeni değil Osmanlı
evrakı 80'lerden önce ve 80'lerde bir çok farklı mekanda bulundu.
Hastal'da, Bayezıt'ta, Pertevniyal Lisesi'nde, Sultanahmet'te ve
Süleymaniye'de ve bu evrak orada ister istemez rutubete, toza, neme,
yağmura maruz kalmış."
"Evrakı tamir ediyoruz"
Uğur Ünal, evrakın, yeni bina yapılana kadar istenilen ortamda muhafaza
edilmediği için zarar gördüğünü belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Biz bu evrakı tamir ediyoruz. Restorasyon ünitemizi her geçen gün daha
da geliştiriyoruz ve büyük bir hassasiyetle tamir edip kamuoyunun
hizmetine açmaya çalışıyoruz. Her gün, her deponun ısısı, nemi ve
güvenliği otomasyon sitemiyle kontrol ediliyor, depolara ilişkin
raporlar tüm idari birim yöneticilerine tek tek ulaştırılıyor. Bu
iddiaların hepsi asılsızdır. Haberlerde yer alan fotoğraflar,
zor şartları atlatarak bugünlere kadar gelmiş ve bizim restore etmemizi
bekleyen evraktır. Burada evrak hiçbir şekilde zarar görmemektedir ve
şunu iddia ediyoruz; Osmanlı
evrakı, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar istenilen mükemmel
ortama bu mekanlarda kavuşmuştur. Halkımız müsterih olsun."
Ünal, Osmanlı Arşivi Binası'nın inşasından önce DSİ'den ve İSKİ'den görüşler, raporlar alındığını da bildirdi.
Bu raporlarda alanın uygunluğu konusunda hiçbir sıkıntı bulunmadığının
belirtildiğini anlatan Ünal, "Bu raporlara sonuna kadar riayet edildiği
de bugün bizim kayıtlarımız altındadır" dedi.
Ünal, merkezi otomasyon sistemiyle ve 800 kamerayla binanın içi ve dışı
olmak üzere 122 bin metrekarelik alanın tamamını kontrol ettiklerini
kaydetti.
Arşivde kamera bulunmayan hiçbir yer olmadığına işaret eden Ünal, bu kayıtların da saklandığını bildirdi.
Binanın içindeki havanın ısı ve neminin tamamen teknolojik alt apıyla
kontrol altında tutulduğunu vurgulayan Ünal, depoların ve çalışma
mekanlarının sıcaklık ile nem oranlarının aralıksız takip edildiğini
belirtti.
Ünal, bina içindeki depolara ve idari birimlere sadece parmak izi ve kartla girilebildiğini ifade etti.
Uğur Ünal, restorasyon bölümünde tarihi belgelerin ve defterlerin tamiratlarının yapıldığını kaydetti.
Sultanahmet'te 250 metrekarelik bir bodrumda olan restorasyon
ünitesinin şu anda bin metrekareden daha büyük bir alanda bulunduğunu
söyleyen Ünal, personel sayısını da 3 kat arttırdıklarını bildirdi.
Ünal, bundan sonra da sayıyı peyderpey arttırarak tarihi evrakı tamir
etme konusunda her geçen gün hızlanmaya gayret göstereceklerinin altını
çizdi.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder